Rab i an:
nur kahramanlarından re’fet kardeşimiz,
kendi sisteminde gayet ehemmiyetli Abdülehad namında
bir büyük hocayı, risale-i nur’a tam bağlı bir kardeşi İs-
tanbul’da bulmuş. Cenab-ı Hak ikisini de daima muvaf-
fak eylesin. Âmin.
Ha mi sen:
Bir miktardır hiç görmediğim bir tarzda,
pek şiddetli bir alâka ile, çoktan görmedikleri peder, va-
lidelerine hararetli bir iştiyakla ellerine sarılmaları gibi, iki
yaşından on yaşına kadar masum çocuklar, faytonla gez-
diğim vakit beni görünce, aynen öyle uzaktan koşup be-
nim ellerime sarıldıklarının ne hikmeti var diye hayret
ediyordum.
Birden ihtar edildi ki: Bu küçücük masumlar taifesi, bir
hiss-i kablelvuku ile, ileride risale-i nur ile saadeti bula-
caklarını ve tehlike-i manevîden kurtulacaklarını, belki de
içinde çokları şakirt olacaklarını ve buranın maddî-ma-
nevî havasına imtizaç edemediğim için menfîlere verilen
serbestiyet münasebetiyle buradan gitmemekliğim için
lâkayd olan büyüklerin bedeline, “Bizler nur dairesinde-
yiz; bizi bırakma, gitme” gibi bir mana var, hissettim.
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ı | 433 |
tehlike-i maneviye:
manevî teh-
likeler, imanî noktalarda oluşacak
kayıplar.
valide:
ana, anne.
alâka:
ilgi, ilişki. bağ.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
bedel:
bir şeyin yerini tutan,
karşılık.
ehemmiyetli:
önemli.
gayet:
son derece.
hamisen:
beşinci olarak, be-
şincisi, beşinci derece.
hararet:
ateşlilik, coşkunluk,
heyecanlılık.
hikmet:
İlahî gaye, gizli sebep.
hiss-i kablelvuku:
Bir şeyi vu-
kuundan önce hissetme, bir
hadisenin gerçekleşmesinden
önce kalbe doğması.
ihtar:
dikkatini çekme, tem-
bih, uyarma, uyarı.
imtizaç:
uyuşma, uygunluk,
bağdaşma.
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla
arzu etme.
lâkayt:
kayıtsız, ilgisiz.
maddî:
madde ile alakalı, cis-
manî.
manevî:
maddî olmayan, içe
ait, mana ile ilgili.
masum:
suçsuz, kabahatsiz,
günahsız.
menfi:
nefyedilmiş, sürgün
edilmiş, sürgün.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
münasebet:
vesile, -dan do-
layı.
nam:
ad, isim.
Nur:
Risale-i Nur hizmeti.
peder:
baba, ata.
rabian:
dördüncü olarak.
saadet:
mutluluk.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
şakirt:
talebe, öğrenci.
taife:
takım, güruh.
tarz:
biçim, şekil, suret.