Emirdağ Lâhikası - page 442

Sa l i sen:
Harice göndermek için İstanbul’a gönderdi-
ğimiz bir kısım nüshalar daha gönderilmemesinin sebe-
bi, hacca gitmek için pekçoklar rağbet göstermediklerin-
den ve “Hududa fazla dikkat ediliyor ve bir bahaneyle
çevriliyor” diye, elinde olan emanet bulunan, hacca gi-
decek olan zat, bize yazmış ki: “Bunu posta ile doğrudan
doğruya Mekke-i Mükerreme’de Mehmed Ali Maliki, Va-
ziye Mahalle-i Şamiye adresiyle gönderilsin” diye müna-
sip görmüş; onu, bahane ile hududdan çevrilmemek için
beraber götürmemiş. Çok da isabet olmuş. Çünkü, be-
nim ve nur Şakirtlerinin namına şimdi bu mecmuaları
göndermek, her hâlde inkişafa başlayan İslâm birlik fikri
ve ittihad-ı İslâm siyaseti, risale-i nur’u kendine bir kuv-
vet, bir alet yapmaya çalışacaktı ve bizleri siyaset-i İslâ-
miyeye bakmaya mecbur edecekti.
Hâlbuki risale-i nur’un mesleğindeki sırr-ı ihlâs;
iman, kur’ân hakikatlerinden başka hiçbir şeye alet, tâ-
bi olmadığı;
Hem, müşterileri aramak değil, belki müşteriler hakikî
ihtiyacını hissedip ve yarasının tedavisi için risale-i
nur’u aramasının lüzumu; Hâlbuki gönderilecek o mü-
barak merkezler, şimdilik nurlara hakikî ihtiyacını değil,
belki âlem-i İslâm’ın hayat-ı diniyesine ait cihetlerinden
düşünmeye mecbur olması;
Hem, nur mesleğinde benlik ve gösteriş bir nevi şöh-
retperestlik, merdud olduğundan, bu enaniyet zamanın-
da insanlara kendini satmaya çalışmak ve beğendirmek,
bir anda nur Şakirtleri böyle büyük bir imtiyaz gibi bu
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
bahane:
asıl sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
cihet:
yön, görüş açısı.
emanet:
geri alınmak üzere bıra-
| 442 | Emirdağ Lâhikası – ı
kılan şey.
enaniyet:
kendini beğenme,
bencillik, egoistlik.
hakikî:
gerçek, sahici.
hariç:
dışarı.
hayat-ı diniye:
dinî hayat.
hudut:
farklı bölgeleri, ülkeleri
vs. ayıran kısım, uç, sınır.
imtiyaz:
fark, ayrıcalık, üstün-
lük.
inkişaf:
açılma, ortaya çıkma,
görülme, açığa çıkma, mey-
dana çıkma.
ittihad-ı islâm:
İslâm birliği,
Panislâmizm.
mecmua:
“Risale-i Nur” parça-
larından her biri.
mekke-i mükerreme:
ke-
remli, aziz, mukaddes Mekke
şehri.
merdut:
reddedilmiş, geri çev-
rilmiş.
meslek:
tutulan yol, sülûk edi-
len yer.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kutlu,
uğurlu.
münasip:
uygun.
nam:
yerine, vekillik.
nevi:
çeşit.
Nur:
Risale-i Nur.
nüsha:
birbirinin aynı olan ya-
zılı metinlerden her biri.
rağbet:
aşırı istekli olma hâli.
salisen:
üçüncü olarak.
sırr-ı ihlâs:
ihlas sırrı, samimi-
yet ve doğruluğun sırrı.
siyaset-i islâmiye:
İslâmî
idare şekli.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şöhretperest:
şöhret düş-
künü.
tâbi:
boyun eğen, uyan, itaat
eden, itaatte bulunan, bağla-
nan.
zat:
kişi, şahıs, fert.
1...,432,433,434,435,436,437,438,439,440,441 443,444,445,446,447,448,449,450,451,452,...1032
Powered by FlippingBook