hacca gitmek niyet ettiğim ve yirmi otuz seneye yakın bir
zamanda benim ihtiyat erzakım bulunan doksan banknot
–ki, nazarımda bin banknot kadar kıymeti vardı– Medre-
setüzzehra’nın kudsî derslerine medar olmak için, nurun
ehemmiyetli bir naşiri ve Hafız Ali’nin (
rH
) çalışkan bir
vârisi Hafız Mustafa (
rH
) ile size gönderdim. Bu yeni
derslerin fiatı, aynı
Siracü’n-Nur
ve
Sikke-iGaybiye
gibi,
benim hakkımda yedi buçuk lira olsun. Çünkü ben çok-
lara hediye vermeye mecbur oluyorum. Bununla bera-
ber, herbir ders ve nüshayı Medresetüzzehra’nın erkân-
larından bin hediye hükmünde kabul ediyorum.
Sani yen:
risale-i nur, hacılarla hariç âlem-i İslâm’a
yayılıyor, kendi kendini lâyık ellere yetiştiriyor. Ve
Şam’a el yazısı ile gönderdiğimiz
Asa-yıMûsa
ve
Zülfi-
kar
’ı heyet-i ilmiye on beş gün tetkik etmiş, tam takdir
etmelerine alâmet olarak demişler: “Biz, bunu mecmu-
alar hâlinde kısım kısım tab edelim.”
Hem bunu birden tab etmeye çok para lâzım. Hem
bunu şimdi birden Arabîye tercüme etmek uzun zaman
lâzım; imkân olmuyor. onun için, oradaki eski talebem
ve yeni gönderdiğim şakirt, kitabı onların elinden kurtar-
maya çalışmışlar ki, para kazanmak için tab etmemişler.
o kardeşlerim, kendi ellerinde müştaklara okutturuyor-
lar. Hâlbuki ben, tab etmek için iznim yoktu. Şimdi za-
manı değil. Hem Arabîye çevirmek, Mısır ulemasının
iştirakiyle ehemmiyetli ve yüksek bir heyet-i ilmiye lâzım.
Her ne ise, acele edilmiş.
Emirdağ Lâhikası – ı | 441 |
sahipleri.
vâris:
mirasçı; ölümünden sonra
işlerini devam ettiren.
alâmet:
iz, belirti, işaret, nişan.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
arabî:
Arap diline ait.
banknot:
kâğıt bir lira.
ehemmiyetli:
önemli.
erkân:
reisler, ileri gelenler.
erzak:
rızık.
hariç:
dışarı.
heyet-i ilmiye:
ilim heyeti.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
imkân:
olabilecek hâlde bu-
lunma, mümkün olma, olabi-
lirlik.
iştirak:
katılma.
kıymet:
değer.
kudsî:
mukaddes, yüce.
mecmua:
dergi.
medar:
sebep, vesile.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın Doğuda kurulmasını
arzu ettiği üniversitenin bir
manada aynı işlevi gören “Ri-
sale-i Nur” hizmetine verdiği
isim.
müştak:
arzulu, fazla istekli,
iştiyak gösteren.
naşir:
eser, neşreden, yayın-
layan, dağıtan.
nazar:
bakış; düşünce, fikir.
niyet:
kast, istek, maksat.
Nur:
Risale-i Nur hizmeti.
nüsha:
birbirinin aynı olan ya-
zılı metinlerden her biri.
saniyen:
ikinci olarak.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tab:
basma.
takdir:
beğenme, beğendiğini
belirtme.
talebe:
öğrenci.
tetkik:
dikkatle araştırma, in-
celeme.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim