Emirdağ Lâhikası - page 440

Œ
196
œ
Kardeşlerim!
Merak etmeyiniz ve nurun fevkalâde perde altındaki
fütuhatına kanaat ediniz. Şimdiye kadar hiçbir eserin
böyle ağır şerait altında bu derece tesirli intişarını tarih
göstermiyor.
Hem tam serbestiyet verilmemesinin sebebi ve hikme-
ti: nurların fevkalâde kuvvetinden korkuyorlar. Belki sar-
sıntı verecek diye, tam takdir ve kabul etmekle beraber,
şimdilik resmen intişarından telâş ettiklerini, diyanet re-
isi büyük reisle görüşmesinden haber alınmış. eski gibi
hücum yok; belki musalâha istiyorlar. Fakat nurlar lehin-
de kuvvetli cereyanlar, inşaallah o telâşı, iştiyakla res-
men neşrine çevirecek. Hem çok enaniyetliler, eserleri-
ni tervîc etmek için, nurların meydana çıkmalarına, kıs-
kanmak damarıyla taraftar olmuyorlar. Merak etmeyi-
niz, nur galebe edecek.
ì®í
Œ
197
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev ve l â :
Medresetüzzehra’nın yirmi derslerini ve he-
diyesini aldım. ona mukabil, dârülhikmet’te vazife-i il-
miyede iken tayınatım olan, elime verilen ve o zaman
tab ettiğim risalelerin masrafından fazla kalan ve onunla
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset ha-
reketi.
dârülhikmet:
Osmanlılarda Şey-
hülislamlık makamının bir ismi.
diyanet:
diyanet işleri teşkilâtı.
enaniyet:
kendini beğenme, ben-
cillik, egoistlik.
evvelâ:
öncelikle.
fevkalâde:
olağanüstü.
fütuhat:
fethetmek, yayılmak.
| 440 | Emirdağ Lâhikası – ı
galebe:
galip gelme, üstünlük.
hikmet:
gizli sebep, gaye.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
intişar:
yayılma, yaygınlaşma,
neşrolunma.
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla
arzu etme.
kanaat:
elindeki ile yetinmek.
leh:
onun tarafına, ondan
yana, birinin faydası için yapı-
lan hareket.
masraf:
bir iş görmek veya bir
şey almak için harcanan para.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın Doğuda kurulmasını
arzu ettiği üniversitenin bir
manada aynı işlevi gören “Ri-
sale-i Nur” hizmetine verdiği
isim.
mukabil:
karşılık.
musalâha:
barış, uzlaşma.
neşir:
herkese duyurma,
yayma, tamim.
Nur:
Risale-i Nur eserlerinin
her biri.
reis:
başkan.
resmen:
resmî bir şekilde,
devlet tarafından.
risale:
kitap.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şerait:
şartlar.
tab:
kitap basma.
takdir:
kıymet verme, be-
ğenme.
taraftar:
benimseyen, isteyen.
tayınat:
ücret, maaş.
terviç:
revaç verme, kıymet
ve değerini arttırma.
vazife-i ilmiye:
ilimle uğraşma
görevi.
1...,430,431,432,433,434,435,436,437,438,439 441,442,443,444,445,446,447,448,449,450,...1032
Powered by FlippingBook