Emirdağ Lâhikası - page 452

Œ
204
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev ve l â :
size hem acip, hem elîm, hem lâtif bir ma-
cera-i hayatımı, düşmanlarımın hem şenî, hem bin ihti-
malden bir tek ihtimalle hiçbir şeytan hiçbir kimseyi kan-
dıramadığı bir iftiralarını ve nura karşı istimal edilecek
hiçbir silâhları kalmadığını beyan etmeye bir münasebet
geldi. Şöyle ki:
tarih-i hayatımı bilenlere malûmdur. elli beş sene ev-
vel ben, yirmi yaşlarında iken, Bitlis’te merhum vali
ömer paşa hanesinde iki sene onun ısrarıyla ve ilme zi-
yade hürmetiyle kaldım. onun altı adet kızları vardı; üçü
küçük, üçü büyük. Ben, üç büyükleri, iki sene beraber bir
hanede kaldığımız hâlde, birbirinden tefrik edip tanımı-
yordum. o derece dikkat etmiyordum ki bileyim. Hatta
bir âlim misafirim yanıma geldi, iki günde onları birbirin-
den fark etti, tanıdı. Herkes ve ben de bu hâle hayret
ederdik. Bana sordular: “neden bakmıyorsun?”
derdim: “İlmin izzetini muhafaza etmek, beni baktır-
mıyor.”
Hem kırk sene evvel İstanbul’da kâğıthane şenliğinin
yevm-i mahsusunda, köprüden tâ kâğıthane’ye kadar
Haliç’in iki tarafında binler açık saçık rum ve ermeni ve
İstanbullu karı ve kızlar dizildikleri sırada, ben ve mer-
hum mebus Molla seyyid taha ve mebus Hacı İlyas ile
beraber kayığa bindik, o kadınların yanlarından geçiyor-
duk. Benim hiç haberim yoktu. Hâlbuki Molla taha ve
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
aziz:
değerli.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
elîm:
şiddetli, çok dert ve keder
veren.
evvel:
önce.
| 452 | Emirdağ Lâhikası – ı
evvelâ:
öncelikle.
hane:
ev, mesken, beyt, ika-
met edilen yer.
hürmet:
riayet, ihtiram.
iftira:
suçsuza suç yükleme.
ihtimal:
olabilirlik.
istimal:
kullanma.
izzet:
şeref, yücelik, değer.
kâğıthane:
İstanbul’da bir
semt.
lâtif:
tatlı, şirin.
macera-i hayat:
hayat mace-
rası, hayat serüveni, hayatın
seyri.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mebus:
milletvekili.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
muhafaza:
koruma.
münasebet:
vesile, rabıta,
bağ.
Nur:
Risale-i Nur.
sıddık:
çok doğru, çok dürüst.
şenî:
fena, kötü, çirkin, ayıp.
tarih-i hayat:
biyografi yaşa-
nan ömür.
tefrik:
birbirinden ayırma,
seçme, ayırdetme, ayrı tutma.
yevm-i mahsus:
özel gün.
ziyade:
çok, fazla.
1...,442,443,444,445,446,447,448,449,450,451 453,454,455,456,457,458,459,460,461,462,...1032
Powered by FlippingBook