Hacı İlyas, beni tecrübeye karar verdikleri ve nöbetle be-
ni tarassut ettiklerini bir saat seyahat sonunda itiraf edip
dediler:
“senin bu hâline hayret ettik, hiç bakmadın.”
dedim: “lüzumsuz, geçici, günahlı zevklerin akıbeti
elemler, teessüfler olmasından, istemiyorum.”
Hem bütün tarih-i hayatımda hediyeleri kabul etmek
ve minnet altına girip halkın sadaka ve ihsanlarını almak-
tan çekindiğimi, benimle arkadaşlık edenler bilirler. nur-
ların ve hizmet-i imaniye ve kur’âniyenin şerefini ve se-
lâmetini himaye etmek için, dünyanın maddî ve içtimaî
ve siyasî bütün ezvakını ve merakını terk ettiğimi ve idam
gibi ehl-i garazın bütün tehditlerine beş para ehemmiyet
vermediğimi, yirmi sene işkenceli esaretimdeki, iki deh-
şetli hapislerimde ve mahkemelerimde kat’î göründü.
İşte, yetmiş beş sene devam eden bu düstur-i hayatım
varken, risale-i nur’un fevkalâde kıymetini kırmak fik-
riyle, şeytanların bile hatır ve hayaline gelmeyen bir ifti-
ra, resmî makamını işgal eden bir adam yaptı. Ve demiş:
“gecede tablalarla baklavalar, fahişe ve namussuzlar ya-
nına gidiyorlar.” Hâlbuki benim kapım gecede dışarıdan
ve içeriden kilitli, hem sabaha kadar bir bekçi, o bedbah-
tın emriyle kapımı bekliyordu. Hem buradaki komşular
ve bütün dostlar bilirler ki, ben, işa namazından sonra,
tâ sabaha kadar hiç kimseyi yanıma kabul etmemişim.
Emirdağ Lâhikası – ı | 453 |
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
kıymet:
değer.
maddî:
madde ile alakalı, cismanî.
makam:
memuriyet, memurluk
yeri.
minnet:
iyiliğe karşı duyulan şü-
kür hissi.
resmî:
devletin olan, devlete ait,
devletle ilgili.
sadaka:
Allah rızası için ihtiyaç sa-
hibi fakirlere yapılan yardım.
selâmet:
kurtuluş, halâs.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete ait.
şeref:
manevî büyüklük, yücelik,
onur.
tabla:
içinde yiyecek taşınan kap.
tarassut:
gözetme, göz altında
tutma.
tarih-i hayat:
biyografi yaşanan
ömür, hayat tarihi.
teessüf:
üzülme, acı duyma.
tehdit:
korkutma, gözdağı verme.
akıbet:
sonuç, netice.
bedbaht:
bahtsız, talihsiz, za-
vallı.
dehşetli:
ürkütücü, sıkıntı ve-
rici.
düstur-i hayat:
hayat kanunu,
hayat kaidesi.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ehl-i garaz:
kin ve düşmanlık
güdenler, kötü niyet taşıyan-
lar.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ıztırap.
esaret:
esirlik, tutsaklık, hü-
küm altında bulunma.
ezvak:
zevkler.
fâhişe:
ahlâksız kadın, zina
eden kadın.
fevkalâde:
olağanüstü.
himaye:
koruma, muhafaza
etme.
hizmet-i imaniye:
iman hiz-
meti; Risale-i Nur’la hizmet.
içtimaî:
topluluğa ait, top-
lumla ilgili, toplumsal.
iftira:
suçsuza suç yükleme.
ihsan:
verilen, bağışlanan şey.
işâ:
yatsı namazı.
işgal:
tutma.