Aynen hem dört
Zülfikar
, hem dört
Asa-yıMûsa
başla-
rında yazdık, ikişer nüsha olarak hem Mısır Camiü’l-ez-
her, hem Şam ulemasına, hem Hindistan’da iki milyon
liraya mukabil kur’ân’ları isteyen heyete gönderdik.
ì®í
Œ
183
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Asa-yıMûsa
ve
Zülfikar-ıMu’cizat-ıAhmediyeve
Kur’âniye
mecmualarından, münasip gördüğünüz za-
man ravza-i Mutahharanın civarındaki ulemaya gönder-
mekle beraber, onlara yazınız ki:
“nur risalelerinin Medresetüzzehra’sı,
HâşİYe
ravza-i
Mutahhara’nın
(1)
p
?n
Ós
°ùdGn
h p
In
Ós
°üdG o
?n
°†r
an
G Én
¡p
Ñp
MÉn
°U »'
`?n
Y
civa-
rındaki ulemanın şefkatine çok muhtaç manevî bir mah-
dumudur, bir talebesidir, şiddetli düşmanların hücumuna
maruz kalmış bir şakirdidir ve âlem-i İslâm’ı daima tenvir
eden sizin o büyük medresenizin küçük bir dairesi ve şu-
besidir. onun için, o âlikadr üstad ve müşfik peder ve
hamiyetkâr mürşid-i azam olan zatlar, bu bîçare evlâdına
tam manevî yardım etmesini onların ulüvv-i himmetin-
den bekliyoruz. o pek büyük üstadlarımıza takdim edilen
iki kitap ise, bir talebe dersini ne derece anlamış diye,
akşam üzeri üstadına ve babasına yazıp vermesi gibi,
HaşİYe:
Medresetü’z-zehranın maddî tesisine çok mâniler bulunduğun-
dan, şimdilik nur Şakirtlerinin heyet-i mecmuasının dairesinden ibaret-
tir.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
âlikadr:
çok takdir edilen, yüksek
değeri olan.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
Camiü’l-Ezher:
Mısır’daki Ezher
Üniversitenin adı.
civar:
çevre, yöre, etraf.
evlât:
çocuklar.
hamiyetkâr:
hamiyetli, onur ve
haysiyet sahibi.
heyet:
kurul, komite.
mahdum:
oğul, evlât.
manevî:
madde dışı olan, maddî
olmayan, manaya ait.
maruz:
bir şeyin etkisi ve tesiri al-
tında bulunma.
mecmua:
“Risale-i Nur” parçala-
rından her biri.
medrese:
fakülte.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın Doğuda kurulmasını arzu
ettiği üniversitenin bir manada
aynı işlevi gören “Risale-i Nur” hiz-
metine verdiği isim.
mukabil:
karşılık olarak, kar-
şılığında.
münasip:
uygun.
mürşid-i azam:
büyük irşat
edici.
müşfik:
şefkatli, merhametli,
sevgi ve ilgi gösteren.
Nur:
Risale-i Nur.
nüsha:
birbirinin aynı olan ya-
zılı metinlerden her biri.
peder:
baba.
ravza-i mutahhara:
Peygam-
ber Efendimizin (asm) Me-
dine’deki mübarek kabr-i şe-
rifleri.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şefkat:
karşılıksız sevgi bes-
leme, içten ve karşılıksız mer-
hamet.
şube:
bir bütünün bölündüğü
ikinci derece parçalardan her
biri.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
talep eden, öğrenci.
tenvir:
nurlandırma, aydın-
latma, ışıklandırma.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
ulüvv-i himmet:
himmetin
yüksekliği; yüksek himmetli-
lik, yüksek gayretlilik.
üstat:
öğretici; muallim, öğret-
men, usta, sanatkâr.
1.
Salât ve selâmın en üstünü, o Ravzanın sahibinin üzerine olsun.
| 412 | Emirdağ Lâhikası – ı