Emirdağ Lâhikası - page 358

risale-i nur’u göreceksiniz diye hakikatten bana ihtar
edilmiş; bir hiss-i kablelvuku ile musırrane ve tekrarla
ben de haber veriyordum, o hak ve hakikatlı meselenin
suretini değiştiriyordum.
İkincisi:
Şeair-i İslâmiyeye ve siyaset-i İslâmiyeye dar-
be vuranlar on iki, on üç, on dört, on altı sene zarfında
büyük darbeler yiyecekler diye bana ihtar edildi. evvelki
meselenin aksine olarak, geniş dairede vuku bulan o hâ-
disatı ve büyük cemaatlere gelen o tokatları, küçük bir
dairede şahıslara gelecek tokatlar suretinde mana ver-
miştim ki, tam aynen iki dairede, hem küçük, hem bü-
yük, on iki sene sonra en müthişi dünyayı terk ettiği gi-
bi, büyük dairede de onun gibi dehşetli cemaatler on iki,
on üç, on dört, on altı tarihlerinde aynı tokatları yediler
ve yiyecekler diye ihtar edildi.
Ben, tevilimle bu büyük daireyi yalnız küçükte tatbik
ettiğim gibi, evvelki “nur” meselesinde de bilakis küçük
daireyi ve sırf imanî hâdise-i nuriyeyi pek geniş daire-i
siyasiyede tevilimle mana vermiştim. onun için, sırr-ı
(1)
Én
ær
«n
£r
Yn
G B És
f p
G
’yı herkes birden anlamaz. Hem şahsî isimle-
ri böyle mesail-i ilmiyeye girmemek lâzım olduğundan, o
risale hatta on üç seneden beri elime geçmediğinde isa-
bet var; kardeşlerim dahi onu merak etmesinler. Biri
eğer çok merak etse, o sırrı
Én
ær
«n
£r
Yn
G B És
f p
G
nın başında “Şim-
diki saniyen” ile başlayan fıkrayı ve lâhikada geçen aynı
bilâkis:
aksine, tersine.
cemaat:
topluluk, aralarında çeşitli
bağlar bulunan insanlar topluluğu.
daire-i siyasiye:
siyaset dairesi.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hâdisat:
hadiseler, olaylar.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir şeyin aslı
ve esası.
hiss-i kablelvuku:
Bir şeyi vuku-
undan önce hissetme, bir ha-
disenin gerçekleşmesinden
önce kalbe doğması.
ihtar:
dikkatini çekme, hatır-
latma, uyarı.
imanî:
imana dair olan, imanla
ilgili.
Lâhika:
Risale-i Nur mektup-
larının toplandığı eser.
mesail-i ilmiye:
ilmî mesele-
ler.
mesele:
konu.
musırrâne:
ısrar ve inatla, ıs-
rarlı bir şekilde.
müthiş:
dehşet veren, ürkü-
ten, korkutan, dehşetli, kor-
kunç.
nur:
aydınlık, parıltı, parlaklık,
ziya, ışık, şule.
risale:
Küçük kitap; Risale-i
Nur kitaplarından her biri.
saniyen:
ikinci olarak.
sır:
gizli hakikat.
siyaset-i islâmiye:
İslâm’a ait
olan, İslâmî siyaset.
suret:
biçim, tarz, görünüş.
şahsî:
şahsa, kişiye ait, hususî.
Şeair-i islâmiye:
İslâm’a ait
işaretler, İslâm’a sembol ol-
muş iş ve ibadetler.
tatbik:
karşılaştırma, kıyas-
lama, mukayese etme.
tevil:
yorumlama, yorum.
vuku:
olma, meydana gelme,
ortaya çıkma, oluş.
zarfında:
süresince.
1.
Biz… verdik. (Kevser Suresi: 1.)
| 358 | Emirdağ Lâhikası – ı
1...,348,349,350,351,352,353,354,355,356,357 359,360,361,362,363,364,365,366,367,368,...1032
Powered by FlippingBook