Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, duanızın him-
metiyle, on beş günden ziyade şiddetli bir hararet içinde
tehlikeli ve zehirli hastalığın iki gündür tehlikesi geçti.
Hastalıkla bir saat ibadet bir gün kadar olması cihetiyle,
inşaallah yapamadığım çok hayratın yerini bu hastalık
doldurmuş ve çok kusuratıma da keffaret olmuş. Fakat
zafiyet ve hastalık devam ediyor.
lâtif ve manidar bir tevafuktur ki, dünkü gün, masum-
ların mecmuası elime geçti, açtım. o mecmuanın başın-
da, o masumların bir kumandanı hükmünde ve Medre-
se-i nuriyenin kahramanlarından Marangoz Ahmed’in
gayet ziynetli ve nakışlı ve dikkatli yazdığı
KüçükSözler
,
başında derc edilmiş gördüm. “Maşallah Marangoz Ah-
med,” dedim. “Masumların çavuşu olmuş.” Aynı günde
bir mektubu elime geçti, açtım. Marangoz Ahmed’in
gönderdiğimiz mektupları arkadaşlara gecede okumak
zamanında, iki çekirge mektubun başına gelip ta bitince-
ye kadar dinlemelerini gördüm. Birkaç gün evvel biz
mektubu yazarken, iki güvercin, mektubun makbuliyeti-
ni ve müjdeci serçe ve kuddüs kuşlarının müjdelerini
tasdik ettikleri gibi, Marangoz’un iki çekirgeleri de gü-
vercinleri ve müjdeci kuşları tasdik ederek, “Biz dahi
risale-i nur’u tanıyoruz” diye, lisan-ı hâlleri ifade ediyor
diye lâtif ve manidar tevafuk olmuş.
Bu münasebetle, o mecmua içinde mübarek kahra-
manlardan küçük Ali’nin biraderzadesi masum ve küçük
bir Abdurrahman olan Hafız Ahmed’in yazdığı sekizinci
Şuanın sekizinci remzinden bir sayfa evvel bir fıkra
Emirdağ Lâhikası – ı | 131 |
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
münasebet:
vesile, alâka, bağ.
nakış:
işleme, süsleme.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
şükür:
teşekkür.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tevafuk:
uyma, uygun gelme, uy-
gunluk, rastlamak, münasebet,
birbirine denk gelme.
zaafiyet:
zayıflık, güçsüzlük, der-
mansızlık.
ziyade:
çok, fazla.
ziynet:
süs.
biraderzade:
kardeş çocuğu,
yeğen.
cihet:
yön, sebep, vesile.
derç:
koyma, yerleştirme.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
evvel:
önce.
fıkra:
parça.
gayet:
son derece.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hararet:
sıcaklık.
hayrat:
hayırlar, sevap kazan-
mak amacıyla Allah rızası için
yapılan iyilikler.
himmet:
manevî yardım, ih-
san, lütuf.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
inşaallah:
Allah izin verirse.
kefaret:
arınma.
kuddüs:
kusur, eksiklik ve
noksanlıktan, temiz olan, fazi-
let ve güzelliklerle övülen,
noksanlığı gerektirecek şey-
lerden son derece münezzeh
olan, izzet ve kibriya sahibi Al-
lah.
kumandan:
komutan.
Lâtif:
hoş.
lâtif:
hoş.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin
duruşu ve görünüşü ile bir
mana ifade etmesi.
makbuliyet:
makbullük, be-
ğenilmişlik, geçerlilik.
manidar:
nükteli, ince manalı.
masum:
saf, temiz.
maşaallah:
Allah nazardan
saklasın, ne güzel, Allah koru-
sun.
mecmua:
toplanıp, biriktiril-
miş, düzenlenmiş yazıların
hepsi.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.