perişan beşeriyetin en büyük bir saadeti olacağına ima-
nımız pek kuvvetlidir.
sevgili üstadımız başımızda ve en âlî hakikatleri taşı-
yan ve kur’ân’ın en yüksek ve mübarek tefsiri bulunan
risale-i nur elimizde oldukça, sevinçlerimiz had ve hudu-
da alınmaz.
İşte bu hakikatlerin herbir cüz’ü saha-i faaliyete çıksa,
her tarafta merakla, zevkle kendini okutturuyor. Buna ba-
riz deliller pek çok var. Hususuyla, inkâr-ı haşir mefkûre-
sini mağlûp eden onuncu söz matbu nüshaları ve bilhas-
sa gizli tab edildiği hâlde kendini serbest okutan ve takvi-
ye-i imanda pek yüksek harikaları taşıyan
Ayetü’l-Kübra
risaleleri; ve inkâr-ı ulûhiyet mefkûresini zirüzeber eden
külliyat-ı nur, Hüccetü’l-Baliğa ve Meyve gibi eczaları
meydanda...
İnşaallah, kur’ân’ın etrafına çevrilmek istenilen iman-
sızlığın emansız surunu, risale-i nur temelinden kaldıra-
cak, imansızlığın emansız ateşini söndürüp, âb-ı hayat
bahşeden şarab-ı kevserini, bütün dünyaya emanlı iman
vermekle içirecektir.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g»/
bÉn
Ñr
dn
G
ÇokKusurluTalebeniz
Hüsrev
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ı | 129 |
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
nüsha:
suret.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını mey-
dana getiren kitaplardaki her bir
bağımsız bölüm.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
saadet:
mutluluk.
saha-i faaliyet:
faaliyet sahası, ça-
lışma sahası, faal olma alanı.
sur:
kale duvarı.
şarab-ı kevser:
Kevser şarabı,
Kevser suyu; Cennette bulunan
Kevser Nehrinin sarhoş etmeyen
lezzetli şarabı.
tab:
basma.
takviye-i iman:
iman takviyesi,
inancın kuvvetlenmesi.
talebe:
istekli, öğrenici.
tefsir:
açıklama, izah.
zirüzeber:
altüst, karmakarışık,
darmadağın.
âb-ı hayat:
hayat suyu.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
ayetü’l-kübra:
en büyük delil,
ayet anlamında Risale-i Nur’da
7. Şua adlı eser.
bahş:
bağış, ihsan, verme.
bariz:
açık, besbelli.
beşeriyet:
beşerîlik, insanlık.
bilhassa:
özellikle.
cüz:
parça.
delil:
kanıt, tanık, burhan.
ecza:
cüzler, parçalar, kısım-
lar.
emân:
eminlik, korkusuzluk.
had:
son.
hakikat:
gerçek, doğru.
harika:
olağanüstü.
hudut:
sınırlar.
husus:
haslık, has olma hâli,
hususiyet; bakım.
iman:
inanç, itikat.
inkâr-ı haşir:
haşrin inkârı,
imanın altı esasından birisi
olan öldükten sonra tekrar di-
riltilmenin, ceza ve mükâfatın,
ahiret hayatının varlığını red-
detme.
inkâr-ı ulûhiyet:
Allah’ın var-
lığını reddederek yokluğunu
kabul ve dava etme.
inşaallah:
Allah izin verirse.
mağlup etme:
yenme, galip
gelme.
matbu:
tab edilmiş, basılmış.
mefkure:
ülkü, gaye olan şey.
merak:
endişe.
1.
Bâkî olan ancak Allah'tır.