Œ
37
œ
zatınızın şahsıma karşı haddimden pek çok ziyade
hüsnüzannınızı, risale-i nur’un şahs-ı manevîsi namına
kabul edebilirim. Yoksa kendimi o makamlarda görmek
benim haddim değil.
Hem, “risale-i nur mesleği, tarikat değil, hakikattir,
sahabe mesleğinin bir cilvesidir. Bu zaman tarikat zama-
nı değil, imanı kurtarmak zamanıdır.” risale-i nur, bu
hizmeti lillâhilhamd en müşkül ve ağır zamanlarda yap-
mış ve yapıyor.
risale-i nur dairesi, Hazret-i Ali ve Hasan ve Hüse-
yin’in (
rA
) ve gavs-ı Azam’ın (
ks
) ihbarat-ı gaybiyeleriyle,
şakirtlerinin bu zamanda bir dairesidir. Çünkü Hazret-i
Ali, üç keramet-i gaybiyesiyle risale-i nur’dan haber
verdiği gibi, gavs-ı Azam (
ks
) da kuvvetli bir surette
risale-i nur’dan haber verip tercümanını teşcî etmiş. Bu
mahrem dört risale-i keramet-i Aleviye ve gavsiyeye ait
dört risale inşaallah bir vakit size gönderilebilir. Mahke-
me ehl-i vukufu, onlara itiraz edememiş. Yalnız “Bu ya-
zılmamalıydı” diye küçük bir tenkit etmişler. Ben de ce-
vap verdim, onlar sustular. zaten üveysî bir surette doğ-
rudan doğruya hakikat dersimi gavs-ı Azam’dan (
ks
) ve
zeynelabidin (
rA
) ve Hasan, Hüseyin (
rA
) vasıtasıyla
İmam-ı Ali’den (
rA
) almışım. onun için, hizmet ettiğimiz
daire onların dairesidir.
cilve:
tecelli, görüntü.
ehl-i vukuf:
bir mesele hakkında
bilgi ve yetki sahibi olanlar.
Gavs-ı azam:
en büyük gavs, Ab-
dülkadir-i Geylânî Hazretlerinin
namı.
haber:
bilgi, bilgilendirme.
hakikat:
gerçek, doğru.
hizmet:
görev, vazife.
hüsnüzan:
iyi zan, güzel kanaat.
ihbarat-ı gaybiye:
geçmiş veya
gelecek zamana ait verilen haber-
ler.
iman:
inanç, itikat.
inşaallah:
Allah izin verirse.
itiraz:
direnme, karşı koyma.
keramet-i gaybiye:
gaypla ilgili
keramet, istikbal ile alâkalı kera-
met.
| 130 | Emirdağ Lâhikası – ı
lillâhilhamd:
Allah’a hamdol-
sun ki!.
mahrem:
herkesçe bilinme-
mesi gereken, gizli.
makam:
yer, mevki.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sis-
tem.
müşkül:
güç, zor, çetin.
nam:
adına, yerine.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki
her bir bağımsız bölüm.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sahabe:
Peygamberimiz Hz.
Muhammed’in mübarek yü-
zünü görmekle şereflenen ve
onun sohbetlerine katılan
mü’min kimse.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs,
belli bir kişi olmayıp bir cema-
atten meydana gelen manevî
şahıs.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tarikat:
Allah’a ulaşmak için
şeyhin gözetiminde müridin
takip edeceği terbiye usul ve
yolu.
tenkit:
eleştirme.
tercüman:
tercüme eden, çe-
viren.
teşci:
cesaret verme, cesaret-
lendirme.
Üveysî:
Üveysî tarzı, Veysel
Karanî Hazretleri gibi, kalbî
bağlılık ve muhabbetle yaşa-
yan, Veysel Karanî gibi sevdiği
ve kendisine bağlı olduğu zatı
görmeden, gaybî olan sevgi ve
bağlılık.
vasıta:
vesile, neden, aracı.
zat:
şahsiyet.
ziyade:
çok, fazla.