Œ
294
œ
Onuncu Lem’a
Şefkat Tokatları Risalesi
W
m
Aƒ=° o
S r
øp
e r
ân
?p
ªn
Y Én
en
h Gk
ôn
°†r
ëo
e m
ôr
«n
N r
øp
e r
ân
?p
ªn
Y Én
e m
¢ùr
Øn
f t
?o
c o
óp
én
J n
?r
ƒn
j
*Gn
h o
¬°n
ùr
Øn
f *G o
ºo
c
o
Qu
òn
ëo
j n
h Gk
ó«/
©n
H Gk
ón
en
G o
¬n
æ`r
«`n
Hn
h Én
¡`n
æ`r
«`n
H s
¿n
G r
ƒn
d t
On
ƒn
J
(1)
p
OÉn
Ñp
©r
dÉp
H l
±o
D
hn
Q
ayetinin bir sırrını hizmet-i Kur’âniyede arkadaşlarımın
beşeriyet muktezası olarak sehiv ve hatalarının neticesin-
de yedikleri şefkat tokatlarını beyan etmekle tefsir edi-
yor. Hizmet-i Kur’âniyenin bir silsile-i kerameti ve o hiz-
met-i kudsiyenin etrafında izn-i İlâhî ile nezaret eden ve
himmet ve duasıyla yardım eden Gavs-ı Azamın bir nevi
kerameti beyan edilecek. Tâ ki, bu hizmet-i kudsiyede
bulunanlar, ciddiyetlerinde, hizmetlerinde sebat etsinler.
Bu hizmet-i kudsiyenin kerameti üç nevidir.
Bi r inc i nev i :
O hizmeti ihzar etmek ve hadimlerini
o hizmete sevk etmek cihetidir.
aksi:
ters, zıt.
bertaraf:
bir yana çekme, ortadan
kaldırma.
bîçare:
çaresiz, zavallı, şaşkın.
def:
kovma, uzaklaştırma.
fütur:
zayıflık, gevşeklik, bezgin-
lik, usanma, usanç, bıkma.
Gavs-ı Azam:
velilerin en büyüğü
Abdulkadir Geylani’nin lakabı.
hâdisat:
hadiseler, olaylar.
hâdise:
olay.
halis:
katışıksız, saf, duru.
halisen:
halis olarak, halis ve ka-
tıksız olduğu hâlde, hilesizce.
haşiye:
dipnot.
hizmet:
görev, vazife.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’an hiz-
meti.
hizmet-i kutsiye:
kudsi hizmet.
hususî:
özel.
iğfal:
yanıltma, gaflete düşürerek
kandırma, aldatma.
ihmal:
boşlama, önemsememe.
intibah:
uyanış.
izn-i İlâhi:
Allah’ın izni, müsadesi.
kanaat:
inanma.
keramet:
Allah’ın velî kulların-
da görülen olağanüstü hâller
veya tabiatüstü hâdiseler.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
mâni:
engel, mania, set.
meselâ:
örneğin.
meşgul:
bir işle uğraşan, ilgi-
lenen.
nefs:
kötü vasıfları kendisinde
toplayan hayırlı işlerden alıko-
yan güç.
sâir:
diğer, başka, öteki.
sevk:
yöneltme, gönderme.
silsile-i keramet:
birbiri ardın-
ca gelen olağan üstü durum-
lar.
şefkat:
karşılıksız sevgi besle-
me, içten ve karşılıksız merha-
met.
şer:
kötülük.
talik:
başka bir zamana bırak-
ma, erteleme.
zecr:
önleme, yasak etme, ya-
saklama.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Herkes hayır olarak ne işlemiş, kötülük olarak ne işlemişse, kıyamet gününde hepsini önün-
de hazır bulur. O zaman ister ki işlediği kötülüklerle kendisi arasında büyük bir mesafe bu-
lunsun ve onu görmesin. Allah sizi kendisinden gelecek bir azaptan sakındırıyor. Çünkü Al-
lah kullarına çok şefkatlidir. (Âl-i İmran Suresi: 30.)
| 606 | BARLA LÂHİKASI