Barla Lâhikası - page 609

olmuş. Bu sekiz senede seksen hâdiseyi, kendi başımdan
geçtiği için hikaye edebilirim. Usandırmamak için kısa
kesiyorum.
Ey kardeşlerim, başıma gelen şefkat tokatlarını söyle-
dim. Sizlerin de başınıza gelen şefkat tokatlarını, izin ve-
rirseniz ve helâl etseniz, söyleyeceğim. Gücenmeyiniz.
Gücenen olursa ismini tasrih etmeyeceğim.
İKİNCİSİ
Öz kardeşim ve en birinci ve yüksek ve fedakâr bir ta-
lebem olan Abdülmecid’in Van’da güzel bir evi vardı.
İdaresi yerinde, hem muallim idi. Hizmet-i Kur’âniyenin
daha revaçlı bir yeri olan hududa gitmekliğim için arzu-
mun hilâfına olarak teşebbüs edenlere, içtihadınca, güya
menfaatim için iştirak etmedi, rey vermedi. Güya, ben
hududa gitseydim, hem hizmet-i Kur’âniye siyasetsiz, sa-
fî olmayacak, hem onu Van’dan çıkaracak idiler diye iş-
tirak etmedi. Maksadının aksiyle şefkatli bir tokat yedi.
Hem Van’dan, hem o güzel evinden, hem memleketin-
den ayrıldı. Ergani’ye gitmeye mecbur kaldı.
ÜÇÜNCÜSÜ
Hizmet-i Kur’âniyenin pek mühim bir azası olan Hu-
lûsî Bey, Eğirdir’den memlekete gittiği vakit, saadet-i
dünyeviyeyi tam zevk ettirecek ve temin edecek esbap
bulunduğundan, bir derece sırf uhrevî olan hizmet-i
Kur’âniyede fütura yüz göstermeye daire-i esbap
hazırlandı. Çünkü, hem çoktan görmediği peder ve
BARLA LÂHİKASI | 609 |
me, içten ve karşılıksız merhamet.
şeref:
onur, haysiyet.
fiuhur-i Selâse:
Üç Aylar; recep,
flaban ve ramazan.
taraftar:
benimseyen, isteyen.
usûl:
tertip, düzen.
valide:
ana, anne.
vaziyet:
durum.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
arzu:
istek, heves, niyet.
cami:
toplu namaz kılınan yer,
mescit.
ciddiyet:
ciddîlik.
çendan:
gerçekten.
daire-i esbap:
sebepler.
fütur:
zayıflık, gevşeklik, bez-
ginlik, usanma, usanç, bıkma.
hizmet:
görev, vazife.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’an
hizmeti.
icat:
sonradan getirilen, ekle-
nen.
içtihat:
fikir, kanaat, görüş açı-
sı.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemeksi-
zin, sırf Allah rızası için yapma.
kefaret:
kendisi ile işlenen bir
günahın giderilmesi.
lâyetezelzel:
sarsılmaz.
men:
yasak etme, engelleme.
musallat:
fazlasıyla üzerine
giden, rahatsız eden, aşırı de-
recede sataşan, sık sık rahat-
sızlık veren.
muvakkaten:
geçici olarak.
münafık:
nifak sokan, iki yüz-
lülük eden, ara bozucu.
nokta-i nazar:
görüş açısı, ba-
kış açısı; görüş, fikir.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
rütbe:
askerlerin ve polislerin
sahip olduğu resmî derece,
mevki.
saadet-i dünyeviye:
dünyaya
ait mutluluk.
sevk:
yöneltme, gönderme.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şefkat:
karşılıksız sevgi besle-
1...,599,600,601,602,603,604,605,606,607,608 610,611,612,613,614,615,616,617,618,619,...720
Powered by FlippingBook