bir mektup olarak gönderdim. Ve Sandıklı’dan Ethem
Hocayla Mustafa Hoca bugün geldiler, Nurlu vazifeleri-
ne gittiler.
Sani yen:
Hulûsî Bey kardeşimiz Zülfikar ve Sira-
cünnur’u ve sonra Sikke-i Gaybiye’yi istiyor. Nur santra-
lı Sabri muhabere etsin, göndermeye çalışsın.
Sa l i sen:
Risale-i Nur kendi kendine, hem dâhilde,
hem hariçte intişar edip fütuhat yapıyor. En muannit
dinsizleri de teslime mecbur ettiğini haberler alıyoruz.
Yalnız, şimdilik bir derece ihtiyatın lüzumu olduğuna, hu-
susan Beşinci Şua içinde bulunan
Siracünnur
, lâyık ol-
mayan ellere verilmemelidir.
İmam-ı Ali
(
RA
)
Risale-i Nur’a,
Siracünnur
namı vermesi
ve sırran tenevveret demesiyle işaret ediyor ki,
Siracün-
nur
perde altında daha ziyade tenvir edecek diye bir işa-
ret-i gaybiye telâkki ediyoruz. Umumunuza selâm ederiz.
(1)
»/
bÉ n
Ñr
dGn
ƒo
g»/
bÉ n
Ñr
dn
G
Kardeşiniz
Said Nursî
ì®í
Œ
290
œ
(3)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(2)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
(4)
Ék
ªp
FGn
O Gk
ón
Hn
G o
¬o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
Aziz, Sıddık, Muhlis Kardeşim ve İman Hiz-
metinde Sebatkâr, Metîn Arkadaşım!
BARLA LÂHİKASI | 601 |
nam:
ad, isim.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
sebatkâr:
sebat eden, sözünde ve
kararında duran, vazgeçmeyen,
sebatlı.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sırran tenevveret:
gizlice hizmeti
yaygınlaştırma.
Siracünnur:
Nurun lambası anla-
mında Risale-i Nur külliyatından
bir eser.
telâkki:
kabul etme, bir görüşle
bakma.
tenvir:
nurlandırma, aydınlatma,
ışıklandırma.
umum:
hep, herkes.
vazife:
görev.
ziyade:
çok, fazla.
Zülfikâr:
RN’de bir eser.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
dahil:
içeride.
fütuhat:
zaferler, fetihler, ga-
libiyetler.
hariç:
dışarıda.
hizmet:
görev, vazife.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
iman:
inanç, itikat.
intişar:
yayılma, dağılma, neş-
rolunma.
işaret-i gaybiye:
gaypla ilgili
işaret; Hz. Peygamber, müçte-
hit imamlar tarafından gayba
ait verilen haberler, işaret yo-
lu ile yapılan açıklamalar.
lâyık:
yakışan, yaraşır, yakışır.
metin:
sağlam ve dayanıklı;
kolaylıkla sarsılmayan, telea-
şa düşmeyen ve korkuya ka-
pılmayan.
muannit:
inatçı, ayak direyen.
muhabere:
haberleşme.
muhlis:
ihlaslı, samimî; bir işi
hiç bir karşılık beklemeden
sırf Allah rızası için yapan.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
2.
Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
3.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
4.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı ebediyen, daima üzerinize olsun.