ümmet-i Muhammed’in
(
ASM
)
kalblerine ilham versin,
ruhlarını nurlandırsın, saadet-i dareyn ihsan buyursun.
Kardeşiniz, fakir ve muhtaç
Asım
ì®í
Œ
199
œ
[Vezirzade Mustafa’nın fıkrasıdır.]
Üstadım!
Beş vakit namazdan sonra, hakk-ı fazılânelerinize du-
acıyım ve duanızı rica ediyorum. Mesleğinize ve neşretti-
ğiniz Risale-i Nur’a karşı, hissiyatımı dilimle beyan ede-
miyorum. Ben ümmîyim, sair kardeşlerim gibi ifade-i me-
ram edemem. Fakat felillâhilhamd, kalb ve ruhum Risa-
le-i Nur’un tesiratıyla intibaha gelmişler.
Kalbimin intibahını rüyalarımla anlıyorum. Zaten bu
gaflet ve zulmet zamanının yakaza âlemini, ağır bir uyku
âlemi ve uyku âlemini ise, bir derece yakaza âlemi görü-
yorum. Onun için siz Üstadıma karşı rüyalarımla size ar-
zediyorum.
İşte, bir rüyamın hülâsası şudur ki: Bir camide sizinle
beraber bulunuyoruz. Avlusunda bazı talebe arkadaşla-
rımla temizlik yapıyoruz. Bir otomobil zuhur etti. Mesci-
din yakınında duruyor. İçinde Resul-i Ekrem
(
ASM
)
bulu-
nuyor. Sonra bir dere açıldı, fasıla verdi. Tabirini siz Üs-
tadıma havale ediyorum. Yalnız ben bundan hissediyo-
rum ki:
âlem:
çağ, zaman.
arz:
sunma, bildirme.
beyan:
anlatma, açıklama.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
fasıla:
aralık, ara.
felillahilhamd:
Allah’a hamdol-
sun.
gaflet:
Allah’tan uzaklaşıp nefsi-
nin arzularına dalmak.
hakk-ı fazılâne:
gerçek ilim fazi-
let sahibi.
havale:
bir şeyi başkasının üstü-
ne bırakma.
hissiyat:
hisler, duygular.
hülâsa:
kısaca, özet.
ifade-i meram:
dilek ve maksadı-
nı anlatma, maksadı ifade etme.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
ilham:
içe, gönüle doğma,
kalbe gelme, gönle doğan
şey.
intibah:
duyguların harekete
geçmesi.
mescit:
namaz kılınacak yer,
cami, ibadet edilecek yer.
meslek:
gidiş, usül, tarz.
muhtâc:
gerek duyan.
neşr:
yayım, yayın.
Resul-i Ekrem:
çok cömert,
kerîm olan peygamber, Hz.
Muhammed (
ASM
).
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
rüya:
uyku sırasında görülen
şey, uyku sırasında zihinde
geçen hayaller, misalî âlem,
düş.
saadet-i dâreyn:
iki cihan sa-
adeti, dünya ve ahiret mutlu-
luğu.
sâir:
diğer, başka, öteki.
tabir:
rüya yorumu.
talebe:
öğrenci.
tesirat:
etkiler, tesirler.
ümmet-i Muhammed:
Hz.
Muhammed’in ümmeti; Hz.
Muhammed’e (
ASM
) bağlı olan
ve yolundan gidenler.
ümmî:
okuma yazması olma-
yan, okumamış.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
yakaza:
uyku ile uyanıklık
arası.
zuhur:
ortaya çıkma.
zulmet:
karanlık.
| 386 | BARLA LÂHİKASI