Barla Lâhikası - page 383

İşte bu keyfiyet, Üstadıma olan incizap, merbutiyet ve
teslimimi bir kat daha tarsin etti ve yıkılmaz ve tahrip edil-
mez bir kal’a hükmünü aldırdı. Madem bu fakir, bu muh-
kem kaledeyim. Hariçten ve hiç kimseden pervam yok.
Ve haricin taarruz ve kıyamına da mukabil taarruz ve hü-
cumlar his ve kuvvetini elde ettim. Lütuf ve inayet-i Bârî
ile, Gavs-ı Azam’ın teveccüh ve duasıyla siz Üstadıma ka-
vuştum.
(1)
»
u
Hn
Q p
?°r
†n
a r
øp
e Gn
ò'
g
Bârî-i Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinden dilerim ve ni-
yaz ederim ki, ahir ömrüme kadar bu yolda hatveendaz
olayım ve buyurulduğu gibi “sıddık, fedakâr, hakikî ahi-
ret kardeşiniz ve hizmet-i Kur’âniyede kuvvetli arkadaşı-
nız ve tarik-ı Hakta ve ebed yolunda enis yoldaşınız”
olmaya bihakkın kesb-i istihkak ve liyakat edeyim.
(2)
o
?«/
ar
ƒs
àdG $G n
øp
en
h
Yâ Üstad-ı Ekremim!
Size, yani Risale-i Nur’a
hüsn-i hat ve daha doğrusu tazim, tekrim, hürmet, sami-
miyet, muhabbet ve teslimiyetimin binde birini takdim
edemiyorum. Âciz kalemim ve lisanım, hissiyat ve ruhu-
mun tercümanı olamıyor.
Ruhumun siz Üstadıma karşı incizap ve mecbuliyeti,
yüzde beş şahsınıza karşı ise, doksan beşi neşr-i envar-ı
hakikat ve dellâllığında bulunduğunuz Kur’ân-ı Hakîm şe-
refine tazim ve tekrimdir. Öyle kanaat ve imanım var ki,
sizin nur ve hakikat fışkıran
Sözler
’iniz, Kur’ân-ı
Hakîm’den muktebes tefsiridir. Takdir, tahsin, medih ve
BARLA LÂHİKASI | 383 |
kıyam:
bir işe kalkışma, başlama.
kal’a:
büyük hisar.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kesb-i istihkak:
hak etme, hak
kazanma.
keyfiyet:
durum, nitelik.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve su-
resinde sayısız hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
lisan:
dil.
liyakat:
layık olma, ehliyet.
lütuf:
güzellik, hoşluk, iyilik, ih-
san.
madem:
değil mi ki.
medih:
övmek.
merbutiyet:
bağlılık, mensup
oluş, mensubiyet, eklilik.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muhkem:
sağlam, dayanıklı.
mukabil:
karşılık.
muktebes:
iktibas edilmiş, alıntı
yapılmış, alınmış, aktarılmış.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
perva:
korku, havf.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın te-
meli ve sebebi olan manevî var-
lık.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
samimîyet:
samimîlik, içtenlik.
şeref:
onur, haysiyet.
taarruz:
saldırma, sataşma, iliş-
me.
tahrip:
harap etme, yıkma, boz-
ma.
tahsin:
hayran olma.
takdim:
arz etme, sunma.
takdir:
değerlendirme.
tarik-ı Hak:
hak ve hakikat yolu.
tarsin:
sağlamlaştırma.
tazim:
hürmet, ululama, saygı
gösterme.
tefsîr:
Yorum, şerh.
tekrîm:
hürmet, saygı gösterme,
ululama, yüceltme.
teslimiyet:
teslim olma, boyun
eğiş.
teveccüh:
yönelme, sevgi, ilgi.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
üstad-ı ekrem:
kerim, cömert
üstad.
yoldaş:
yol arkadaşı.
ahir:
sonu, son kısmı.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
bihakkın:
tamamıyla, hakkıy-
la.
dellâl:
ilân edici; hakka davet
eden.
dua:
yalvarma, yakarış, niyaz.
ebed:
sonsuzluk, daimîlik.
enis:
dost, arkadaş; yar, sev-
gili, yoldaş.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
Gavs-ı Azam:
en büyük gavs,
Abdülkadir-i Geylânî Hazret-
lerinin namı.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakikî:
gerçek.
hariç:
dışarı.
hatveendaz:
adım atan.
hissiyat:
hisler, duygular.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’an
hizmeti.
hüküm:
verilen karar.
hürmet:
saygı.
hüsn-i hat:
güzel yazı, hat.
iman:
inanç, itikat.
inayet-i Barî:
Allah’ın ikram
ve bağışlaması.
incizap:
cezp edilme, kapıl-
ma, çekilme.
1.
Bu Rabbimin fazlındandır. (Neml Suresi: 40.)
2.
Muvaffakiyet Allah’tandır.
1...,373,374,375,376,377,378,379,380,381,382 384,385,386,387,388,389,390,391,392,393,...720
Powered by FlippingBook