Barla Lâhikası - page 385

Çok şükür, sevgili Üsdamızın sayesinde ve teveccüh
ve duasıyla bu Nurlardan mütenevvir ve mütena’im olu-
yoruz. Hele Gavs-ı Azam Şeyh Geylânî Hazretlerinin
keramat ve ihbarat-ı gaybiyesini hemşireniz o kadar lez-
zet ve muhabbetle dinliyor ki, üç sene evvelisi hastalığa
tutulduğu vakit, o hâlinde ve kısmen aklı başında olma-
dığı zamanlar bahçede ağaçların dallarını tutup, “Yâ
Abdülkadir-i Geylânî, Yâ Veysel Karanî, medet!” diye
bağırıp sallanıyordu. Bu defa keramat ve ihbarat-ı gaybi-
yesini mufassal surette görmeye ve muvaffak oldu. Bu ri-
sale-i şerife, fakire de ziyadesiyle tesir etti, sürur ve göz
yaşlarını akıttı ve akıtmakta sa’y ü gayret etti. Muhabbet
ve şevkimi arttırdı. Şükrümü nasıl ifa edeceğimi bile-
miyorum. Hâlik-ı Lemyezel Hazretlerine karşı vazife-i
ubudiyetim noksan, iki cihan serveri Seyyidi’l-Mürselîn
Fahr-i Âlem (sallâllâhü aleyhi vesellem) Efendimize karşı
ümmetlik vazifesinde kusur ve noksanım ziyade ve hiz-
met-i Kur’âniyeye karşı bihakkın sa’y ü gayret ve çalış-
makta kusur ve noksanım çok olmakla beraber, fakiri siz
Üstadımla beraber bulundurup, hadim-i Kur’ân kar-
deşlerle birleştirip hizmet-i Kur’âniyeden –velev ki bir
bahr-i ummandan bir katre olsun– fakire hisse verilse,
kendimi mes’ut ve bahtiyar addederim. Hamd ü sena ve
şükrüme haddüpayan göremem. Bütün okuduğum arka-
daş ve kardeşlerin hepsi hep takdir ve tahsin ve tasdik
ediyorlar ve kanaat-ı kâmilede bulunuyorlar. Hizmet-i
Kur’ân’a şevk ve gayretleri tezayüt ediyor ve bu kafilede
ve bu dairedekilere gıbta ediyorlar. Cenab-ı Hâlık
BARLA LÂHİKASI | 385 |
mufassal:
tafsilâtlı olarak açıkla-
nan, uzun uzadıya açıklanıp anla-
tılan, ayrıntılı, detaylı.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
mütena’im:
nimetler içinde, nazlı
olarak büyüyen, bolluk içinde bü-
yüyen.
mütenevvir:
tenevvür eden, nur-
lanan, parlayan, parıldayan.
risale-i şerife:
şerefli, mübarek ri-
sale, kitap.
sa’y ü gayret:
istekli arzulu çalış-
ma.
sa’y:
iş, çalışma, çabalama.
sena:
methetme, övme.
serveri:
önde gelen, reis, başkan.
suret:
biçim, şekil, tarz.
sürur:
sevinç, mutluluk.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek ve
heves.
şükür:
teşekkür.
tahsin:
hayran olma.
takdir:
beğenme, beğendiğini
belirtme.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tesir:
etki.
teveccüh:
yönelme, sevgi, ilgi.
tezayüt:
artma, çoğalma, ziyade-
leşme.
ümmet:
Müslümanların tamamı;
bütün Müslümanlar.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
vazife:
görev.
vazife-i ubudiyet:
kulluk vazifesi.
velev:
olsa da bile, hatta, ister.
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
add:
saymak, öyle kabul et-
mek.
bahr-i umman:
Hind Okyanu-
su.
bahtiyar:
bahtlı, talihli, mutlu.
bihakkın:
tamamıyla, hakkıy-
la.
defa:
kere, kez, yol.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
evvel:
önce.
gıpta:
imrenme.
Gavs-ı Azam:
en büyük gavs,
Abdülkadir-i Geylânî Hazret-
lerinin namı.
haddüpayan:
sınır ve son çiz-
gi.
hadim-i Kur’ân:
Kur’ân hiz-
metçisi.
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek
bildirme.
hemşire:
kız kardeş, bacı.
hisse:
pay, nasip.
hizmet-i Kur’ân:
Kur’ân hiz-
meti.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’an
hizmeti.
ifa:
ödeme, yerine getirme.
ihbarat-ı gaybiye:
geçmiş
veya gelecek zamana ait ve-
rilen haberler.
kısmen:
kısmî olarak, bir kı-
sım.
kafile:
birlikte yolculuk eden
topluluk; zümre, fırka.
kanaat-ı kâmile:
tam, mü-
kemmel kanaat, fikir.
katre:
damla.
keramat:
kerametler, ermiş-
lerin, velîlerin olağan üstü
sözleri ve hâlleri.
kusur:
suç, kabahat.
medet:
inayet, yardım, imdat.
mesut:
saadetli, bahtlı, mut-
lu.
1...,375,376,377,378,379,380,381,382,383,384 386,387,388,389,390,391,392,393,394,395,...720
Powered by FlippingBook