Œ
195
œ
[Asım Bey’in fıkrasıdır.]
Otuz Birinci Mektubun Dördüncü Lem’ası olan Minha-
cü’s-Sünne, elhak, çok kıymettar ve emsali bulunmayan
bir risale-i şerifedir. Takdir ve tahsine bihakkın elyak, me-
dih ve senaya şayeste olup, ne kadar methedilse, yine az-
dır. Her gören ve her okuyan ve dinleyen meftun oluyor.
Hatta meşrepçe Alevîlik-Sünnîlik cihetinde müfrit olanlar
bile, son derece takdir etmektedirler. Müfrit meşreplerin
birbirine karşı adamları dahi hiç itiraz edemeyip münaka-
şa kapısı açamıyorlar.
Asım
ì®í
Œ
196
œ
[Ahmed Hüsrev’in fıkrasıdır.]
Muhyiddin-i Arabî Hazretlerinin meşrebini izah edip,
noksaniyetini beyan eden nurlu beyanatınızdan çok isti-
fade ettim. O meseleye ait evvelki dersinizden anlayama-
dığım cümleler ve karanlık noktalar, bu defa başka bir
tarza çevrilerek karşıma çıktığını hissettim. Ve güzel yüz-
lü hakikatlerini görmeye başladım. Elhak pek çok tefey-
yüz ettim. Kardeşim Re’fet Bey’le beraber okuduk, Üs-
tadımıza minnettarâne teşekkürler ettik. Cenab-ı Hak si-
ze lâyık olduğunuz ecr-i kesîri ihsan etsin, âmin.
Ahmed Hüsrev
ì®í
BARLA LÂHİKASI | 379 |
konularda Ehl-i Sünnet ve’l-Ce-
maat mezhebinden olan Müslü-
man.
şayeste:
yakışır, yaraşır, uygun,
lâyık, münasip.
tahsin:
aferin deme, alkışlama.
takdir:
kıymet verme, ölçme, öl-
çüye vurma, değer biçme değer-
lendirme.
tarz:
biçim, şekil.
tefeyyüz:
feyizlenme, ilerleme,
ilim, irfan ve manevî zenginlik ka-
zanma.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
Alevî:
Hz. Ali’ye bağlılık nok-
tasında birleşen çeşitli dinî ve
siyasî gruplar için kullanılan
tabir.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
beyan:
anlatma, açıklama.
beyanat:
açıklamalar, izahlar.
bihakkın:
tamamıyla, hakkıy-
la.
cihet:
yön.
elhak:
hakkın tâ kendisi, tam
doğrusu; doğrusu ya.
elyak:
daha lâyık, en, pek lâ-
yık, en liyakatli, çok yakışır.
evvel:
önce.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
ihsan:
bağışlama, ikram et-
me, lütuf.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma, yarar sağlama.
itiraz:
direnme, karşı koyma.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
lâyık:
yakışan, yaraşır, ya-
kışır.
medih:
övmek, övgü.
meftun:
tutkun, müptela, aşı-
rı bağlanmış.
mesele:
konu.
meşrep:
gidiş, hareket tarzı,
tavır, tutum, meslek.
minnettarâne:
minnet duya-
rak, yapılan bir iyiliğe karşı
teşekkür hissi taşıyarak.
müfrit:
aşırı.
münakaşa:
tartışma.
noksaniyet:
eksiklik, noksan-
lık.
risale-i şerife:
şerefli, müba-
rek risale, kitap.
sena:
överek bahsetme, öv-
me, övüş, medih.
Sünnî:
itikat ve amel ile ilgili