Barla Lâhikası - page 358

Œ
182
œ
[Ahmed Hüsrev’in fıkrasıdır.]
Sevgili Üstadım!
Bu fakir talebenize teselli veren mektubunuzu aldım ve
ba’de’t-takbil okudum. Ruhumda hâsıl olan manevî yara-
ların ızdırapları ile çok müteellim olurdum. Her şeyden
ziyade hürmet ettiğiniz ve ehemmiyeti dolayısıyla pek faz-
la itina ettiğiniz, Şeair-i Diniyemize ve sizi severek, hahiş-
le, fîsebilillâh emirlerinize itaat ederek, size koşan talebe-
lerinize set çekmek suretiyle yapılan denaete ruhum sab-
redemiyordu. Bir an evvel Hâlıkına ulaşmak isteyen ru-
humda, azîm bir galeyan hissediyordum. Diğer taraftan
sizden malûmat alamadığım için, ızdırapların altında fev-
kalhad eziliyordum.
Zalimlerin kahrı için dergâh-ı İlâhiye iltica etmekle te-
selli bulmak isterken, işte bu mektubunuz kaza ve kadere
razı olmak suretiyle teselli ihsan ediyordu. Ben de
(1)
Én
ær
©n
Wn
Gn
h Én
ær
©p
ªn
°S
diyerek kahr talebinde bulunmayı bırakı-
yorum.
Ey Sevgili ve Müşfik Üstadım!
Her an duanıza muhtaç talebeniz, kendi hesabıma dü-
şünürsem, ruhen bir parça istirahat ediyorum. Fakat Üs-
tadım ve kardeşlerim hesabına düşünürsem, ıztırabım,
ye’sim birden bine çıkıyor. Ruhum feveran ediyor. Yine
Cenab-ı Hak hesabına itaat etmek istemiyor.
azim:
büyük, yüce.
ba’d:
erteleme, tehir ifade eden
zaman zarfı.
ba’det takbil:
öptükten sonra.
Cenab-ı Hak:
Allah; doğru, ger-
çek, Hakkın tâ kendisi olan, şeref
ve azamet sahibi yüce Allah.
denaet:
alçaklık, aşağılık, adîlik.
dergâh-ı İlâhî:
İlâhî dergâh, sığı-
nak, Allah katı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyet:
önem, değer, kıy-
met.
evvel:
önce.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
feveran:
kaynama, fışkırma.
fevkalhad:
haddinden fazla, had-
dinin üstünde.
fîsebilillah:
Allah yolunda; karşı-
lık beklemeksizin.
galeyan:
coşma, çalkalanma,
kaynama.
hahiş:
istek, arzu, isteyiş.
Hâlik:
yaratıcı, Allah (cc).
hâsıl:
elde edilenlerin hepsi,
meydana gelme.
hürmet:
saygı.
ıztırap:
kuvvetli acı, aşırı elem,
azap.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
iltica:
sığınma, güvenme, dayan-
ma.
istirahat:
dinlenme, rahatlama.
itaat:
söz dinleme, boyun eğme,
emre uygun hareket etme.
itina:
bir işi yaparken gösterilen
özel dikkat, çok dikkat etme,
özen gösterme.
kader:
İlahî hüküm; Cenab-ı
Hakk’ın takdir ve tayin etmesi.
kahr:
büyük eziyet, cefa, zulüm.
kaza:
olacağı Cenab-ı Hak ta-
rafından bilinen ve takdir olu-
nan şeylerin zamanı gelince
yaratması.
malûmat:
bilgiler, bilinen
şeyler.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
muhtâc:
gerek duyan.
müşfik:
şefkatli, merhametli,
sevgi ve ilgi gösteren.
müteellim:
acılı, ağrılı, acı du-
yan.
razı:
rıza gösteren, kabul
eden.
ruh:
his, duygu.
ruhen:
ruh bakımından, ruh
yönünden, ruh olarak.
set:
mani, perde, engel.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şeair-i diniye:
dinin alâmet-
leri, belirtileri.
takbîl:
öpme.
talebe:
öğrenci.
talep:
isteme, dileme.
teselli:
avutma, acısını dindir-
me.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
yeis:
ümitsizlik.
zalim:
zulmeden, acımasız ve
haksız davranan.
ziyade:
fazlasıyla.
1.
İşittik ve emrine uyduk. (Bakara Suresi: 285.)
| 358 | BARLA LÂHİKASI
1...,348,349,350,351,352,353,354,355,356,357 359,360,361,362,363,364,365,366,367,368,...720
Powered by FlippingBook