Barla Lâhikası - page 367

Œ
188
œ
[Sabri Efendi’nin fıkrasıdır.]
Dün Eğirdir’e gittim. Hulûsî Bey’in ihlâslı ve sadâkatli
mektubunu getirdim. Nuranî kalb ve ruhtan cuş eden, şu
mektubun muhteviyat ve münderecatını bu fakir de tek-
rar ederim. Kendi hesabıma takdim ediyorum. O muhte-
rem kardeşime bedel fakire, madem ki, Üstad-ı Muhtere-
mim, Sani-i Hulûsî ismini vermiş. O halis imza sahibinin
halefinde bu fakir de görünse, ifadatına iştirak etse, irsiy-
yet-i maneviyesi daha iyi, sabit ve zahir olur. Emel-i âci-
zânesini esas gaye ve maksat bildim efendim.
Âciz Talebeniz
Sabri
ì®í
Œ
189
œ
[Aydınlı İsmail’in fıkrasıdır.]
Sizin tatlı sözlerinizi yazmaya başladım ve yazmaya do-
yamıyorum.
Ve sizin tatlı Sözlerinizi yazmaya başladığım anda, ru-
humda bir ferahlık hissediyorum. Aynı zamanda sizi hiç-
bir türlü unutamıyorum. Ve daima sizin mektubunuzu
yazmak istiyorum.
Talebeniz
İsmail
ì®í
BARLA LÂHİKASI | 367 |
bedel:
yerine, adına, namına.
cûş:
coşma, kaynama, taşma,
deprenme.
emel-i âcizâne:
zavallıca is-
tek, arzu.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
ferah:
gönül açıklığı, sevinç,
sevinme.
halef:
oğul, soy, nesil.
halis:
katışıksız, saf, duru.
ifadat:
ifadeler.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemek-
sizin, sırf Allah rızası için yap-
ma.
irsiyyet-i maneviye:
manevi
varis olma.
iştirak:
katılma, ortak olma.
madem:
değil mi ki.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
muhteviyât:
içindekiler.
münderecat:
içendekiler.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak,
münevver.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
sabit:
durağan, değişmeyen;
ispatlanmış.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
Sâni-i Hulûsi:
ikinci Hulûsi.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
öğrenci.
üstad-ı muhterem:
muhte-
rem, saygıdeğer üstad.
zahir:
açık, âşikar.
1...,357,358,359,360,361,362,363,364,365,366 368,369,370,371,372,373,374,375,376,377,...720
Powered by FlippingBook