Bediüzzaman’ın Sultan Abdülhamid’e dâima, “Hükûmetin hataları ona verilmez” şeklindeki bir mülâhaza ile yaklaştığı beyân edilmiştir.
Bir Muallimin Şüphesi
“Bir muallim kardeşimiz, Sultan Hamid’in hakkında üstadımızın Hürriyet başında söylediği nutuklarda, Sultan Hamid’e hücum etmiş ve o kıymettar padişahın kıymetini takdir etmemiş gibi bir şüphe gelmiş.” 47
Bediüzzaman’ın 1952 yılında neşrettiği yukarıdaki mukaddime ile başlayan lâhikası bu husustaki istifham ve iddiaları izâle edecek mâhiyettedir. Lâhikanın başına dercedilen bu not, mezkûr iddiaların bir şüpheden ibâret olduğunu daha başında sarih bir şekilde ifâde etmiştir. Mânâi muhâlifiyle, o zamanki nutuklarında Sultan Hamid’e bir hücum ya da takdir etmemek gibi bir hususun mevzubahis olmadığı beyân edilmiştir. Lâhikanın devamında da yine zannedildiği gibi, zamanında Sultan Abdülhamid’i hedef almış ve sonradan pişman olunarak terkedilmiş bir söz ya da tavırdan bahsedilmemektedir. Bilakis Bediüzzaman’ın Abülhamid karşısındaki âdîlâne, müstakim ve insaflı tavrının sebepleri izah edilmektedir.
Bu lâhikada evvelâ, Kur’ân’ın, “ Bir adamın cinayetiyle başkası mes’ul olamaz” şeklindeki kudsi düsturu hatırlatılarak, hem o zamanki bazı hatalı tatbikatın inkârı cihetine gidilmemiş hem de, Bediüzzaman’ın Sultan Abdülhamid’e dâima, “ Hükûmetin hataları ona verilmez” şeklindeki bir mülâhaza ile yaklaştığı beyân edilmiştir. Yine Bediüzzaman’ın, Abdülhamid’in “ Bazı zaman mecburiyetle ettiği kusurlarını” te’vil ederek muârızlarına karşı onu müdafaa ettiği de ilâve edilmiştir. Sonunda ise, Sultan Abdülhamid’in takdire şâyân hususiyetleri ve bir kısım müsbet icraatları sıralanmıştır. Bilhassa Padişahın dindarlığı nazara verilmiş ve lâhika, Bediüzzaman’ın “Bütün hayatı müddetince” Abdülhamid’e bir nevi veli nazarıyla baktığı ifâde edilerek bitirilmiştir.
Bu lâhika, Bediüzzaman’ın münhasıran Sultan Abdülhamid hakkındaki yanlış tefsir edilen söz ve tavırlarını izah etmek maksadıyla ve bu hususta kaleme alınmış son beyân olması münasebetiyle bu mevzuda esas alınması iktiza eden nihâi metindir. Hulâsası da şudur:
“Üstadımız, bir adamın cinayetiyle başkası mes’ul olamaz kàide-i kur’ân-iyesi ile ‘o padişahın zamanındaki hükûmetin hataları ona verilmez’ diye dâima hayatında ona hüsnüzan etmiş, onun bazı zaman mecburiyetle ettiği kusurları da, onun muârızlarına karşı da te’vile çalışmış (…) çok hasenatı için, bütün hayatında onun padişahlar içinde bir nevi velî hükmüne geçtiğini kanaat etmişti.”
Ara Değerlendirme-3
Çalışmamızda mürâcaat ettiğimiz kaynaklar, Sultan Abdülhamid ve devri hakkında çalışma yapan her kesimden araştırmacının dikkate almak durumunda kaldıkları, bu sahadaki kıymetleri ve hakkaniyetli oluşları teslim edilmiş kaynaklardır. Müelliflerinin bir kısmı o devri bizzat yaşamış hakperest insanlar diğer bazı kısmı da kendi sahalarında merci haline gelmiş ilim adamlarıdır. Bunlardan hiçbirisinin Osmanlı ve bilhassa II. Abdülhamid hakkında menfi bir mülâhazası olmadığı bilinmektedir.
Çalışmamızın sonuna doğru olan bu ara değerlendirmemizde mezkûr şahısların Sultan Abdülhamid’le ilgili olarak ortaya koydukları bazı kanaatlerini sadece iktibas etmekle iktifa edeceğiz.
DİPNOT: 47- Münâzarat, 307