"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Abdülhamid’in istibdadı meşrûlaştırılmaya çalışıldı

Orhan DİNDAR
23 Temmuz 2015, Perşembe
Hatalı bir içtihad ile tercih edilen İslâmî referanslı müstebid ve mütehakkim bir siyasî zihniyet, Abdülhamid’in mecbur kaldığı zayıf istibdadı sahiplenilerek meşrûlaştırılmaya gayret edilmektedir.

Bütün bunlara itiraz edilirken, sahip çıkılan ya da müdafaa edilen de Abdülhamid’in hukuku değildir aslında. Çok partili siyasî hayata geçildikten sonra, hatalı bir içtihad ile tercih edilen İslâmî referanslı müstebid ve mütehakkim bir siyasî zihniyet, Abdülhamid’in mecbur kaldığı zayıf istibdadı sahiplenilerek meşrûlaştırılmaya gayret edilmektedir. Ya da Bediüzzaman’ın tâbiriyle, “Tahakküm, Muâmele-i keyfiye ve Rey-i vâhid” şeklindeki “Tek-Adam” siyasetini tercih eden muhafazakâr bir siyasî anlayış, hayali bir Abdülhamid’in müfritane muhabbetiyle teşvik ve tahkim edilmektedir. Yine Bediüzzaman’ın bir başka tesbitiyle; “Gizli münâfık zındıkların garplılaşmak bahanesiyle siyaseti dinsizliğe âlet yapmalarına mukabil, bir kısım dindar ehl-i siyasetin, dini siyaset-i İslâmiyeye âlet etme” teşebbüsleridir ki, Abdülhamid bu teşebbüslere vasıta edilmektedir.

Meşreb farklılığının, bazıları tarafından, muarazakâr ve hasmane bir üslûb ve tavır içerisinde ifade edilmesi ise, bu kesimlerin Sultan Abdülhamid’i, tasavvuftaki “Altın Silsile”nin son halkası olarak kabul ettikleri şeyhleriyle bütünleştirmelerinden kaynaklanmaktadır. Sultan Abdülhamid, “Mürşid-i Kâmil” olarak kabul edilen aynı şeyhin bir müridi ya da muhibbi olarak görüldüğünden, ona yapılan en küçük herhangi bir itiraz, adeta o kudsî silsileye yapılmış bir tenkid olarak mülâhaza edilmekte ve tehevvürle mukabele görmektedir.

Bu iki sâikin yâni hem siyasî hem meşrebi farklılıkların birlikte tesir ettiği durumlarda ise Bediüzzaman’a yapılan bu sahadaki itirazların daha da ziyadeleştiği müşâhede edilmektedir.

Mevzubahis çevrelerin, Sultan Abdülhamid’e muhalefet eden ulema ve mütedeyyin münevverlerden bahsederken, Merhum Elmalılı Hamdi, Mehmet Âkif ve Namık Kemal gibi isimleri zikretmekle beraber esas itirazlarını Bediüzzaman’ın üzerinden sürdürmeleri dikkat çekicidir. Halbuki, Bediüzzaman’ın Abdülhamid’e karşı kullandığı dilin sâir ulema ve münevverlere nisbetle gayet muvazeneli, insaflı ve mutedil olduğu sabittir. 

Buna rağmen onun bu hususda menfi bir surette takdim edilmesinde en mühim bir sebeplerden birisi de her halde şu olmalıdır: Cumhuriyet devrinde çok partili siyasî hayata geçilmesinden sonra Bediüzzaman; eserleri, talebeleri ve bir bütün olarak hizmetleriyle, İslâmın siyasete alet edilmesinin önünde en büyük bir mâni olarak ortaya çıkmış ve demokrasinin yerleşmesinde mütedeyyin ve muhafazakâr çevreler için yine en mühim bir istinad noktasını teşkil etmiştir.

Bediüzzaman’ın, İttihatçıların meşrûtiyeti sûistimâl ederek kendi komita istibdatlarına alet etmeleri sebebiyle meşrûtiyeti sahiplenmekten vazgeçmediği ve bir pişmanlık duymadığı gibi, Tek-Parti devrinde de cumhuriyetin mutlak bir istibdad şeklinde tatbik edilmesi sebebiyle cumhuriyet ve demokrasiden de vazgeçmediği görülmektedir.

Bediüzzaman’ın İstiklâl Harbi’ni desteklemesi, cumhuriyetçiliği ve 1923’de Ankara’da Meclis’de beyannâme neşretmesi, nasıl Kemalistlerin müttefiki olduğuna bir delil teşkil etmiyorsa, her halde, onun meşrûtiyetçiliğinin ve 1908’de Selânik Hürriyet Meydanında îrâd ettiği nutkunun da İttihatçılarla müttefik olduğunun delili olarak gösterilmesi pek mâkul değildir.

Bediüzzaman’ın, Sultan Abdülhamid’in tatbik ettiği istibdadını zayıf bir istibdad şeklinde mütâlâa etmesi ve mecbur kaldığını mülâhaza ederek onu kısmen de olsa mâzur görmesi ve göstermesi, istibdadı da meşru görmesini netice vermemiştir. Ya da, istibdadın kimden gelirse gelsin her nev’ine, her zeminde kat’i olarak karşı çıkması, Padişahı bir veli olarak görmesine mâni olmadığı gibi bu sebeple bir pişmanlığı da mevzubahis değildir.

— SON  —

Okunma Sayısı: 2899
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı