"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın eleştirisini sathi değerlendirdi

Orhan DİNDAR
21 Temmuz 2015, Salı
Prof. Dr. Ö. Faruk Yılmaz da, Sırma gibi, Bediüzzaman’ın sadece bir-iki sözünü peşin hükümlerle ve gayet sathi bir tarzda değerlendirerek ağır ithamlarda bulunmuştur.

Sırma, eserinin önsözünde üstelik şunları da söylemektedir: “ Sultan Abdülhamid’in, Batı Emperyalizmine karşı güttüğü başarılı İslam Birliği Siyâseti’ne rağmen insan olması hasebiyle birçok hatası da olmuştur. Mesele hissi olarak ele alınınca, ya ona fanatikçe ‘Kızıl Sultan’ denmiş, yahut övgüde çok aşırı gidilerek göklere çıkartılmıştır.” 

Kısaca ele alacağımız ikinci eser de, Prof. Dr. Ömer Faruk Yılmaz’ın “ Belgelerle Sultan İkinci Abdülhamîd Han” isimli eseridir. Yılmaz’ın, Bediüzzaman’a ayırdığı bölümün ilk cümlesi şöyle: “Sultan Abdülhamîd Han’a hayatta iken muhâlif olmuş kişilerin başında Saîd Nursî gelir. Said Nursî, 1908-1909 senelerinde koyu bir Meşrûtiyetçi idi. Meşrûtiyet hakkındaki görüşleri ve Sultan Abdülhamîd Han aleyhinde takındığı tavır onun en çok tenkid edilen tarafıdır.” Sonrasında Bediüzzaman’ın meşrûtiyete dâir birkaç görüşünü iktibas eder ve arkasından da şu hükmü verir: “ Saîd Nursî, İttihat ve Terakki’nin Meşrûtiyet’i getirme çalışmalarına çok büyük gayretler göstererek yardımcı olmuştu. Bu yardımlarını yaparken de Sultan Abdülhamîd Han hakkında en ağır hakaretleri de yapmıştı.” 

Yılmaz, Bediüzzaman’ın gösterdiği “Çok büyük gayretler”in neler olduğundan hiç bahsetmez. Buna mukabil, Bediüzzaman’ın Divân-ı Harb’de sarf ettiği, “Demek Meşrûtiyet’i delâil-i Şer’iyye ile kabul ettim. Başka müzebzibler gibi taklidi ve hilaf-ı Şeriat kabul etmedim.” ifâdesindeki “Müzebzib” ibâresiyle Abdülhamid Han’ı kasteddiğine hükmeder. Ve devamında aynı mahkemede sarfedilen, “ Zulmedenler padişah da olsa hayduttur.” ifâdesini de siyâk ve sibâkından koparıp sanki Meşrûtiyet’in îlânından önce Sultan Hamid’e hitâben söylenmiş gibi nakleder. Biraz gayret sarfetse ya da dikkat etse Bediüzzaman’ın “Müzebzib” tâbirini “Ehl-i Tefrid” olarak da tarif ettiği, dindeki cehâletleri sebebiyle, “İslâmiyeti istibdâda müsâid ve medeniyete mâni” zanneden ve Osmanlılıktan tecerrüd edip tamamen Avrupa’yı taklid etmek fikrinde olan meşrutiyet taraftarları için kullandığını farkedecektir.  “Zulmedenler padişah da olsa hayduttur” cümlesini Divân-ı Harb’de mahkeme heyetine karşı sarfetmiş olması ise, Yılmaz açısından bir mânâ taşımamaktadır. 

Yılmaz, Said Nursî’nin Sultana “Olmadık hakaretler” ettiğini ispat etmekte kararlıdır. Bediüzzaman’ın, “Menhus Yıldız’ı dâr’ül-fünûn et tâ Süreyya kadar âlî olsun…” diye devam eden ve daha önce tahlil etmeye gayret ettiğimiz cümlesini de “ Bir İslâm âliminin yapamayacağı hakaretler” olarak mülâhaza eder.

Yılmaz’ın izahlarının hepsi bundan ibarettir. O da Sırma gibi, Bediüzzaman’ın sadece bir-iki sözünü; ne zaman, kim için, hangi makamda ve ne maksadla sarf edildiğini hiç nazara almadan peşin hükümlerle ve gayet sathi bir tarzda değerlendirerek ağır ithamlarda bulunmuştur. 

Yılmaz eserinde, bir bilim adamı olarak bugüne kadar hiç bilinmeyen ve yeni keşfettiği bir hakikati bilim dünyasına kazandırmayı da ihmal etmez:  “Sultan Abdülhamid gizlice hacca giden ilk hacı padişahtır.” Ancak “Bast-ı zaman ve tayy-ı mekân” sırrıyla vukuu mümkün bu tür hadiselerin, tahkiksiz bir teslimiyetle kabul edilebilen hususi ve tasavvufî bir mesele olduğu mâlumdur. Evliya menkıbelerine dâir bir eserde yer alması halinde zevkle okunabilecek böyle bir meselenin bu tarz ilmi ve akademik bir eserde yer alması ancak müellifinin konuya yaklaşımındaki hissiyatını göstermesi bakımından bir mânâ teşkil eder. 

Okunma Sayısı: 2761
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa BİTER

    21.7.2015 10:24:23

    Tarih bu kadar basite indirgenemez.Tarihimizin son yüzyılını Sultan Abdülhamid ve Mustafa Kemal arasında sıkıştırıp durmadan kitaplar yazmak artık tarihçilikten ziyade bu iş ticarete dökülmüş vaziyette.İnsan olan hiç kimse (Peygamberler hariç) hatadan beri olamaz.Hele hele devleti yönetenlerin hataları...Abdülhamid'de bir insandı ve hatalardan ari değildi.Veli Abdülhamid ayrı,siyasetçi (devlet) adamı Abdülhamid ayrı...Tarihçiyi ilgilendiren onun Siyasetçi (devlet) adamı tarafıdır.Merhum Demirel'in bir sözüne nazire yapalım : Yani hatası yoktu da biz mi var diyoruz...

  • hasan Muharrem okur

    21.7.2015 01:30:54

    Orhan kardeşim,tebrik ederim. Çok güzel bir eser hazırlamışsınız .İnşaallah yayınevimiz kitaplaştırır eseriniz kalıcı olarak hizmetine devam eder

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı