"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstadımız asla taviz vermedi

Nejat EREN
23 Eylül 2016, Cuma
Denizli Mahkemesinden sonra “Devletle uzlaşıp rahat etseniz daha iyi değil mi?” diyorlar. Üstad “Ben Kur’an’ın hukuku için bu yoldayım, asla taviz veremem” diyor.

Mahmut Çalışkan Ağabeyin aziz hatırasına (1)

Çalışkanlar hanedanının sadâkatli Nur kahramanı

Emirdağ’ın sadâkatli ve istikametli Nur Kahramanlarından birisi daha geçen hafta içerisinde Hakk’a yürüdü. Asalet ve efendilikte öncü ve mümtaz olan bu “Çalışkanlar Hanedanının” sadâkatli efendisi muazzez Üstadımız’ın iki yıl şoförlüğünü yapmış olan merhum Mahmut Çalışkan Ağabeyin aziz hatırasına atfen kendisiyle 17.12.1998 günü Emirdağ dershanesinde yaptığımız bir röportajı bu vesileyle istifadeye medar olması temennisiyle can dostların nazarlarına arz ediyorum.

Aynı tarihte yine Emirdağ Nur Talebelerinden hepsi ahiret diyarına göçmüş olan; Hacı Kılıç Ali, Hafız Namık Şentürk, Ahmet Urfalı Ağabeylerde birlikte Emirdağ Dershanesindeydiler. 

Bu röportajın şu andaki gençlere, hizmet erbabına da önemli katkıları olacağını ümit ediyorum. Çünkü gerçekten bu ailenin çok halis, sadâkatli, hasbi, samimî bir fıtratları olduğu kanaatindeyim. Nur dâvâsı içerisinde Üstadı anlamada olsun, kendilerini ve isimlerini lanse etme veya istismar edilme gibi herhangi bir konuya alet olmadıklarını biliyorum. Siyasî konuda da asla kendilerini alet etmedikleri kanaatindeyim. Zaten röportajı okuyunca Üstada ve Risale-i Nur eserlerine de bir “küll” olarak bakmalarına da hayranlık duyacaksınız diye ümit ediyorum. 

Değerli ağabeyim Üstad’la ve dâvâyla tanışmanızı özetle anlatır mısınız?

Üstad Bediüzzaman Denizli hapsinden sonra devlet tarafından mecburî ikamet olarak Emirdağ’a gönderilmiş.  Bir Ağustos ayında ikindi namazı çıkmak üzereyken Emirdağ’a iki jandarmayla geliyor. O zaman ezan namaz her şey yasak öyle bir ortamda Emirdağ’ına geliyor. Hükümet namazı yasaklamış, ama Üstad hükümet meydanında seccadesini serip ikindi namazını jandarmaların önünde kılıyor. Sonra karakola oradan da bir otele götürülüyor. Üstadımız yasaklanmasına rağmen hiçbir şekilde elbisesini, sarığını kıyafetini değiştirmemiş. Bu garip durum ağabeylerimin dikkatini çekiyor ve otelde Üstadı ziyaret ediyorlar. Bir ihtiyacının olup olmadığını, olursa ne gerekirse yapacaklarını ifade ediyorlar. Üstad da bu ziyaret ve tekliften çok memnun oluyor. Ailenin tanışması bu şekilde oluyor. Üstadımız geldiğinde ben yedi yaşındaydım. Ben de Üstad kırlara gidip gelirken sokakta onu görüp elini öptüm. Bana ve benim gibi çocukların başımızı okşayarak: “siz masumsunuz sizin duâlarınız makbuldür. Ben hastayım bana duâ edin“ diyordu. 

Üç seneye yakın burada kaldı. Risale-i Nurları formalar halinde Nur Talebelerine yazdırıyor. Burada çoğaltılıyordu bilmeyenlere veriliyordu. Kendisi tashih ediyor ve sonra da dağıtıyordu. Üstadımız ziyarete gelenlere; benim için görüşmeye gelmeye gerek yok, onun yerine Risale-i Nurları okusanız daha faydalıdır. Benimle görüşmektense on defa Risale-i Nurlarla ilgilenseniz daha iyi olur diyerek dikkatleri Risale-i Nurlara çekiyordu. Risale-i Nurları ne kadar çok okunursa o kadar faydalanılır. Okudukça başkalarına okutmak gerekiyor. Üstad birisine Risale-i Nurları verdiği zaman “bunu kendine hapsetme başkalarına da, en az birkaç kişiye ver istifade etsinler” diyordu. “Bu eserler kolay yazdırılmadı” diyor. Bu zahmetlerin karşılığını vermek gerektiğine inanıyor ve bu konuya ağırlık veriyordu.

Üç sene sonra Afyon Hapishanesi vuku buldu burada Risale-i Nurlarla ilgili olan herkesi oraya götürdüler. Beş kişi bizim aileden toplam yirmi kişi Emirdağ’dan, Kastamonu, Safranbolu, İnebolu, Aydın, Isparta ve diğer şehirlerden Risale-i Nurlarla ilgilenen toplam: seksen kişi yirmi ay Afyon hapsinde kaldı. Suçlama, yine Denizli Mahkemesi’ndeki aynı suçlamalardı. Bunlardan beraat ettiler.  Daha sonra tekrar Emirdağ’a geldi. 1954 yılından itibaren de Isparta’yla-Emirdağ arasında gidip gelmeye başladı. 

Risale-i Nurların Osmanlıca ve yeni harfle yazılması konusundaki Üstadın tutumu nasıldı? Bu konuda bir ısrarı var mıydı? 

Hayır, bunlar sonradan çıkarılan şeyler. Üstad; “bu gençlerin imanlarını kurtarmak için dünya ve ahiret hayatımı feda etmeye hazırım!” diyordu. Yeni yetişen nesil Osmanlıcayı okuyamıyordu. Çünkü yasaktı! Bu gençlere yeni harflerle yazılan Risale-i Nurları nasıl ulaştırılabilir konusu önemliydi. Risale-i Nurlar yeni harflerle basılınca Üstad çok sevindi. Osmanlıcayı yaşlı insanlar biliyordu. Gençler bundan mahrumdu. Bunca yetişen yeni nesil ve gençlerin imanlarını kurtarmak nasıl olacaktı! Okumasını bilmeyince oda dolusu kitap yaz gençlerin istifade etmesi mümkün olabilir miydi? Bugün Risale-i Nurlar internette! İlk zamanlar Risale-i Nurlar on iki dile çevrildi. Bu kadar gelişme nasıl olacaktı? Geçenlerde İstanbul’da sempozyum oldu iki yüz tane yabancı profesör Üstadı inceleyip Üstadı anlatmak için müracaat etmişler. Bu nasıl oldu? Elbetteki zamanın icabına göre hareket etmekle oldu! Bu ne demektir? Hizmetin gereği ne icab ediyorsa onu yapmak bir yere takılıp kalmamak demektir. Bunları kavrayacak geniş bir ufuk lâzım. Daha kısa yol varken uzun yolu tercih etmeye gerek yok. Yanlışta ısrar hizmetlerimize hiçbir şey kazandırmaz. Hizmetler nasıl inkişaf edecekse meşrû yollar hep istimal edilmeli. Kara yolu mu daha uygun, deniz yolumu yoksa hava yolu mu daha uygunsa o yollardan birisi kullanılır. Üstadımız Osmanlıcaya karşı değildi, ama zamanı ve şartları da en güzel şekilde uyguluyordu. Yanlış ve çıkmaz yollarda ısrar etmenin manası yok.

Üstada devletin bakış açısı ile halkın bakış açısı nasıldı?

Üstadda çok acayip bir hal vardı. İnsanlar Üstadımızı gördüğü zaman kim olursa olsun elini öpmek için koşuyor ve büyük bir teveccüh gösteriyordu. Kılık kıyafeti, duruşu, nezaket ve nezafetiyle Üstadımızın çok farklı bir hali vardı.  Üstadımızın sakalı filan yoktu bir Şeyh görünüşü yoktu. İnsanlar “Şeyh görünüşlü hocalara” değil Üstada aşırı bir teveccühleri vardı. Halktan çocuk olsun, kadın olsun herkes ona çok başka bir saygı gösteriyordu. Ama devlet adamları dış zındıka kuvvetlerinin de tesiriyle menfi bakıyorlardı. Ama bütün bunların hepsi aşıldı. Risale-i Nurlar on dokuz dile çevrildi. Şu anda bütün bu menfilikler aşıldı ve Risale-i Nurlar dünya gündemine girdi.

Üstadı tuzağa düşürmek için çeşitli taktikler uygulamışlar. Menfi hareket yapması için çok çeşitli yollar denenmiş. Bunlara karşı Üstadın duruşu nasıldı?

Üstad bu konularda devamlı müsbet hareket etmiştir. Asla menfiliğe prim vermemiştir. Meselâ bir bekçi, polis gelip ona bir emir tebliğ ettiği zaman karşı gelmiyordu. Çünkü o memurlar yukarıdan emir alıyorlardı. Bunu biliyordu onun için onlara: “Siz emir kulusunuz, yukarıdan gelen emre siz uymak zorundasınız” diyordu. “Kanun namına geldiniz ben size yardımcı olmak durumundayım” deyip istenilen yere gidiyor karakolda mahkemede, komutana, hâkim ve savcılara Risale-i Nurlardaki hakikatleri anlatıyor. Risale-i Nurların kendi malı olmadığını Kur’ân’ın malı olduğunu söylüyor ve hizmetini yapıyordu sonunda da beraat ediyordu. Komünizme karşı olduğunu, Risale-i Nurların imansızlığın ilâcı olduğunu söylüyordu. Hep müsbet hareket ediyordu. Kendi dâvâsını anlatmada hiç taviz vermezdi. Üstadımız Kur’ân yolunun fedaisiydi. Bundan asla taviz vermedi. Denizli Mahkemesi’nden sonra: “neden böyle yapıyorsunuz devletle uzlaşsanız rahat etseniz daha iyi değil mi? diyorlar. Üstadda: “benim yolum Kur’ân yoludur. Ben kendi keyfime göre hareket etmiyorum, Kur’ân’ın ve İslâmın hukuku için bu yoldayım bu dâvâda asla taviz veremem!” diyor.

Üstadın buradaki yaşayış tarzı nasıldı? Burada kaldığı zaman ne yapardı?

Kuşluk vakti kırlara giderdi. Hava almak için kırlara çıkıyordu. “Ben ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam!” diyordu. Emirdağ’ın etrafındaki kırlarda geziyor, tashihat yapar. Cenâb-ı Hakk’ın yarattığı kâinatı seyredip tefekkür ederdi. Öğle namazını kırlarda kılıp tesbihatını yapıp, Cevşenini okuduktan sonra evine dönerdi. Akşam namazından sonra da ertesi gün kuşluk vaktine kadar kimseyi kabul etmezdi.

Siz Üstadın özel şoförlüğünü yaptınız hangi yıllardaydı bu yolculuklar sırasında unutamadığınız hatıralar var mı?

Ben 1956-58 yılları arasında iki yıl Üstadımızın şoförlüğünü yaptım. Üstadımız yollarda elini öpmeye çalışan insanlara kim olursa olsun onlara hep iman hakikatlerini anlatırdı. Bir defasında Isparta’dan Eğirdir’e gidiyorduk. Yol kenarında şimendifer yolu (demiryolu) rayı döşeyen işçiler Üstadın elini öptüler. Onlara ne yaptıklarını sordu. “Biz demir yolunda çalışıyoruz” dediler. “Maşallah! insanlara hizmet ediyorsunuz. Eğer farz namazlarını kılsanız büyük günahları işlemezseniz sizin bu çalışmanız günlük sevap hükmüne geçer” dedi. “Sizin bu yaptığınız hizmetten dolayı bundan istifade eden herkesin sevabına ortak olursunuz” dedi.

Üstad yolculuk esnasındaki namazlardaki hassasiyeti konusunda neler söylersiniz?

Üstadımız devamlı abdestli olarak bulunurdu. Namazlığı, ibriği, tesbihi hep yanında hazırdı. Namaz vakti geldiği zaman da hiç ertelemez nerde olursa olsun hemen namaza dururdu.  Falan yere ulaşayım da orada kılayım demezdi. Anında namazını eda ederdi.

Siz talebelerine de hazırlıklı olun der miydi?

Üstadımız böyle bir şey söylemezdi bize. Biz de ona zaten söylettirmezdik. Her an hazır vaziyette olurduk. Namazları cemaatle kılardık. Biz onun her hareketinden ders alırdık ve her şeye hazırlıklıydık. 

Bu yolculukta tesbihatı namaz kılınan yerde mi, yoksa arabanın içerisinde mi yapardı?

Normal yolculuk anında tesbihatı arabanın içerisinde yapardı. Mecbur kalınca arabanın içerisinde namaz da kılınabilir.

(Devam edecek)

Okunma Sayısı: 4390
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı