Risale-i Nurlar’dan derlediğimiz, insanlık için lüzumlu olan ve Kur’ân’dan alınan ders ve makul çözümleri ortaya koymaya devam ediyoruz. İşte bazı tespit ve yorumlarımız:
* Risale-i Nur, başka ilim ve kitaplar gibi okunmamalı. Ondaki iman-ı tahkikî ilimleri, başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok letaif-i insaniyenin kut ve nurlarıdır.
* Risale-i Nur, seciye-i âliye-i Sahabeyi ve meşreb-i nuranî-i Peygamberîyi (asm) beyan eder.
* Risale-i Nur, sefine-i Nuh gibi Anadolu’yu Cebel-i Cûdî hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tokadından kurtulmasına bir sebeptir.
* Risale-i Nur, sırf ahirete bakar; gayesi rıza-yı İlâhî ve imanı kurtarmaktır.
* Risale-i Nur, siyasetle alakası olmadığından, siyasî bir kafa çabuk takdir edemez.
* Risale-i Nur, sönmez, söndürülemez. Söndürülmek için üflendikçe parlayan bir Nurdur.
* Risale-i Nur, şakirdleri arasındaki hakikî ihlâs ve tesanüdün parlak bir tecellisidir.
* Risale-i Nur, taklidî imanı tahkîkî imana çevirip kuvvetlendirerek iki cihan saadetini kazandırır.
* Risale-i Nur, tarikat değil hakikattir. Âyât-ı Kur’âniye’den tereşşuh eden bir Nurdur.
* Risale-i Nur, iki milyar Müslümanın eski kardeşliği, muhabbeti, hüsnü zan ve manevî yardımları bu memleket ve millete kazandıracak çareleri bulmaktadır.
* Risale-i Nur, yalnız bir cüz’î tahribatı ve bir küçük haneyi değil, küllî bir tahribatı, İslâmiyet’i içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kaleyi tamir ediyor.
* Risale-i Nur, yalvarmaz; başkaları yalvarıp kıymetini takdir edip kabul ettikten sonra onların yardımını kabul eder.
* Risale-i Nur, yüz otuz risalelerindeki hakîkatin berraklığıyla bütün çıplaklığıyla din-i hak olan İslâmiyet’i ve alem-i insaniyetin hidayet güneşi olan Kur’ân’ın mu’cizeliğine bütün dünyaya, fikir ve felsefe sahasında cerh edilmez kat’î deliller ile göstermiştir.
* Risale-i Nur, yüzünden bir kapı kapansa, inayet-i İlâhiye daha parlak kapıları açıyor, yol veriyor.
* Risale-i Nur’a, bağlanmak; ahiret için, hayır için, ibadet ve sevap için, iman ve ahiret içindir.
* Risale-i Nurda, şahıs yok, şahs-ı manevî vardır.
RİSALE-İ NURDAN ÇÖZÜMLER
* Risale-i Nur’un âlem-i İslâm’da intişarına karşı hayat-ı içtimaiye ve siyasiye cihetinde mâniler çıkmamak için, Risale-i Nur şakirtleri musalâhakârâne vaziyeti almaya mükelleftirler.
* Risale-i Nur’un başına gelen hâdiselerde bir dest-i inayet, bir veçh-i rahmet bulunduğu tecrübelerle sabittir.
* Risale-i Nur’un bir esası, kusurunu bilmekle mahviyetkârane yalnız rıza-yı İlâhî için rekabetsiz hizmet etmektir.
* Risale-i Nur’un dairesi çok geniş; şakirtleri çoktur. Harice kaçanları aramaz, ehemmiyet vermez, belki daha içine almaz. Her insanda bir kalp var. Bir kalp ise, hem dairede, hem hariçte olamaz.
* Risale-i Nur’un dairesindeki halis, pek kuvvetli ve her ferdine çok ruhları kazandıran ve Sahabenin sırr-ı veraset-i Nübüvvetle meşreb-i uhuvvetkârânesini gösteren “meşreb-i hıllet ve meslek-i uhuvvet” ise, hariç dairelerde peder, mürşid aramaya ihtiyaç bırakmaz; bir tek peder yerine, pek çok ağabeyi buldurur.
* Risale-i Nur’un hakikî ve sadık şakirtlerinin mâbeynlerindeki düstur-u esasiye olan iştirak-i âmâl-i uhreviye kanunuyla ve samimî ve halis tesanüd sırrıyla herbir halis, hakikî şakirt, bir dille değil, belki kardeşleri adedince dillerle ibadet edip istiğfar eder.
* Risale-i Nur’un hocası, Risale-i Nur’dur. Risale-i Nur, başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidadı nisbetinde kendi kendine istifade eder.
* Risale-i Nur’un mayası ve meşrebi tefekkür ve şefkattir. Hz. İbrahim’in (as) hususî meşrebi olan tefekkür ve şefkat noktasında tam tevafuk etmektedir.
* Risale-i Nur, âlem-i İslâm’da ve bu memlekette küllî bir ehemmiyeti olduğundan heyecanlı toplamalarla umumun nazar-ı dikkatini Nur hakikatlerine celb etmek lâzımdır.
* Risale-i Nur’un mesleği; vazifesini yapar, Cenab-ı Hakk’ın vazifesine karışmaz. Vazifesi tebliğdir; kabul ettirmek, Cenab-ı Hakk’ın vazifesidir.