"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nurlar’daki müspet düsturlar ve çözümler (2)

Nejat EREN
08 Ekim 2024, Salı
Risale-i Nurlar’dan derlediğimiz, insanlık için lüzumlu olan ve Kur’ân’dan alınan ders ve makul çözümleri ortaya koymaya devam ediyoruz. İşte bazı tespit ve yorumlarımız:

* Risale-i Nur, başka ilim ve kitaplar gibi okunmamalı. Ondaki iman-ı tahkikî ilimleri, başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok letaif-i insaniyenin kut ve nurlarıdır.

* Risale-i Nur, seciye-i âliye-i Sahabeyi ve meşreb-i nuranî-i Peygamberîyi (asm) beyan eder. 

* Risale-i Nur, sefine-i Nuh gibi Anadolu’yu Cebel-i Cûdî hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tokadından kurtulmasına bir sebeptir.  

* Risale-i Nur, sırf ahirete bakar; gayesi rıza-yı İlâhî ve imanı kurtarmaktır.

* Risale-i Nur, siyasetle alakası olmadığından, siyasî bir kafa çabuk takdir edemez.  

* Risale-i Nur, sönmez, söndürülemez. Söndürülmek için üflendikçe parlayan bir Nurdur. 

* Risale-i Nur, şakirdleri arasındaki hakikî ihlâs ve tesanüdün parlak bir tecellisidir.  

* Risale-i Nur, taklidî imanı tahkîkî imana çevirip  kuvvetlendirerek iki cihan saadetini kazandırır.

* Risale-i Nur, tarikat değil hakikattir. Âyât-ı Kur’âniye’den tereşşuh eden bir Nurdur. 

* Risale-i Nur, iki milyar Müslümanın eski kardeşliği, muhabbeti, hüsnü zan ve manevî yardımları bu memleket ve millete kazandıracak çareleri bulmaktadır. 

* Risale-i Nur, yalnız bir cüz’î tahribatı ve bir küçük haneyi değil, küllî bir tahribatı, İslâmiyet’i içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kaleyi tamir ediyor. 

* Risale-i Nur, yalvarmaz; başkaları yalvarıp kıymetini takdir edip kabul ettikten sonra onların yardımını kabul eder.

* Risale-i Nur, yüz otuz risalelerindeki hakîkatin berraklığıyla bütün çıplaklığıyla din-i hak olan İslâmiyet’i ve alem-i insaniyetin hidayet güneşi olan Kur’ân’ın mu’cizeliğine bütün dünyaya, fikir ve felsefe sahasında cerh edilmez kat’î deliller ile göstermiştir.  

* Risale-i Nur, yüzünden bir kapı kapansa, inayet-i İlâhiye daha parlak kapıları açıyor, yol veriyor. 

* Risale-i Nur’a, bağlanmak; ahiret için, hayır için, ibadet ve sevap için, iman ve ahiret içindir.

* Risale-i Nurda, şahıs yok, şahs-ı manevî vardır. 

RİSALE-İ NURDAN ÇÖZÜMLER

* Risale-i Nur’un âlem-i İslâm’da intişarına karşı hayat-ı içtimaiye ve siyasiye cihetinde mâniler çıkmamak için, Risale-i Nur şakirtleri musalâhakârâne vaziyeti almaya mükelleftirler.

* Risale-i Nur’un başına gelen hâdiselerde bir dest-i inayet, bir veçh-i rahmet bulunduğu tecrübelerle sabittir.

* Risale-i Nur’un bir esası, kusurunu bilmekle mahviyetkârane yalnız rıza-yı İlâhî için rekabetsiz hizmet etmektir. 

* Risale-i Nur’un dairesi çok geniş; şakirtleri çoktur. Harice kaçanları aramaz, ehemmiyet vermez, belki daha içine almaz. Her insanda bir kalp var. Bir kalp ise, hem dairede, hem hariçte olamaz.   

* Risale-i Nur’un dairesindeki halis, pek kuvvetli ve her ferdine çok ruhları kazandıran ve Sahabenin sırr-ı veraset-i Nübüvvetle meşreb-i uhuvvetkârânesini gösteren “meşreb-i hıllet ve meslek-i uhuvvet” ise, hariç dairelerde peder, mürşid aramaya ihtiyaç bırakmaz; bir tek peder yerine, pek çok ağabeyi buldurur.  

* Risale-i Nur’un hakikî ve sadık şakirtlerinin mâbeynlerindeki düstur-u esasiye olan iştirak-i âmâl-i uhreviye kanunuyla ve samimî ve halis tesanüd sırrıyla herbir halis, hakikî şakirt, bir dille değil, belki kardeşleri adedince dillerle ibadet edip istiğfar eder. 

* Risale-i Nur’un hocası, Risale-i Nur’dur. Risale-i Nur, başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidadı nisbetinde kendi kendine istifade eder.  

* Risale-i Nur’un mayası ve meşrebi tefekkür ve şefkattir. Hz. İbrahim’in (as) hususî meşrebi olan tefekkür ve şefkat noktasında tam tevafuk etmektedir.

*  Risale-i Nur, âlem-i İslâm’da ve bu memlekette küllî bir ehemmiyeti olduğundan heyecanlı toplamalarla umumun nazar-ı dikkatini Nur hakikatlerine celb etmek lâzımdır.

* Risale-i Nur’un mesleği; vazifesini yapar, Cenab-ı Hakk’ın vazifesine karışmaz. Vazifesi tebliğdir; kabul ettirmek, Cenab-ı Hakk’ın vazifesidir. 

Okunma Sayısı: 391
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı