"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anayasa serencamı

Naci TEPİR
16 Mart 2021, Salı
Kurtuluş Savaşı devam ederken (1919-1922), Ankara’da toplanan İlk TBMM (23 Nisan 1920), “Hâkimiyet kayıtsız-şartsız milletindir” prensibine dayandırılarak hazırlanan bir Anayasa’yı (Teşkilât-ı Esasiye veya Kanun-u Esasi’yi) 20 Ocak 1921’de kabul etmiştir.

Bu Anayasa, 1. Meşrûtiyet’in ilânıyla (1876) kabul edilen “Kanun-u Esasi”den ilham alarak hazırlanmıştır. Aynı zamanda gerçek mânâda Hürriyet, Âdalet ve Musâvat (Eşitlik) şartlarına haizdi. İki sene sonra Cumhuriyetin ilânı dolayısıyla bu Anayasa, değişikliğe uğradı. Yeni Anayasa 20 Nisan 1924’te kabul edildi. Fakat, bu’da zamanla değişikliğe uğradı. Öncesinde “Devletin Dîni İslâm’dır” maddesi konmuş ve Devlet, “Türkiye İslâm Cumhuriyeti (T.İ.C)” iken, 1928’de bu madde kaldırılarak. “Türkiye Cumhuriyeti (T.C.)” olmuştur. Ayrıca 1929’da toprak reformu yapıldı. 1937’de Laiklik, dine muhalefet şeklinde yorumlanarak, Atatürk ilkeleriyle birlikte anayasaya eklendi. Daha başka değişiklikler de oldu. Bu değişikliklerin hiçbirinde referanduma gidilmemiş, yani halkın görüş ve düşüncesi hiç hesaba katılmamıştır. 

27 Mayıs 1960 Darbesi’nden sonra cuntacılar tarafından 1924 Anayasası’nda bir takım değişikliklerle beraber yeni maddeler eklendi. Bu yeni anayasa da 7 Temmuz 1961’de kabul edildi. 12 Mart 1971 Muhtırası’ndan sonra da cuntacıların isteği doğrultusunda Anayasa’da değişiklikler devam etmiştir. 12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra hızını alamayan cuntacılar, Resmî İdeoloji’ye dayandırılarak hazırlattıkları daha katı bir Anayasa’yı, çeşitli ayak oyunlarıyla zorla kabul ettirmişlerdir! (7 Kasım 1982).

1961 ve 1982 anayasaları için her ne kadar halk oylaması yapılmışsa da, cuntacılar –Tek Parti Devrinde oldu gibi- dağa taşa korku sindirerek halkı korkutup, dayatmayla istedikleri yönde oy kullandırmışlardır. 1 

Daha sonra, 1982 Anayasası’nın hazırladığı zeminde bunalıma sürüklenen ülkede, 28 Şubat 1997 Post-Modern Darbesi yapılmıştır. Bu defa gözü dönmüş cuntacılar, yine devlet terörü estirerek, irtica ile mücadele adı altında, nüfusunun % 99’u Müslüman olan ülke halkına ve bilhassa başörtülü talebelere zulümlerde bulunmuşlardır. Hâlâ mahiyeti tamamen açıklığa kavuşmamış olan 15 Temmuz 2016 Darbe teşebbüsü de 28 Şubat’ın bir uzantısı olarak bilinmektedir.

Velhasıl, hep değiştirilerek, kırk yamalı bohçaya döndürülen sözde anayasalar, hep tepeden inme, darbeyle-dayatmayla kabul ettirilmiş ‘Dayatma Yasaları’dır! Cumhuriyet idaresinin temel prensibi olan “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” hükmü, maalesef sözden ibaret ve kâğıt üzerinde kalmıştır! Onun içindir ki halkımız, bünyesine uymayan bütün değişikliklere hep yabancı kalmıştır. Yani sözde Cumhuriyet, icraatta ise katı bir istibdat hâkim olup, halkıyla kavgalı bir devlet idaresi sergilenmiştir. Yalnız, 1950-1960 DP iktidarında ülke gerçek Demokrasiye yaklaşarak biraz nefes almış ise de, 1960 darbesiyle önü kesilmiştir. Halkın gönlünde taht kuran üç güzide insanımız, hunharca katledildi. Yüzlerce vatandaşımız çeşitli eziyetlere maruz kaldı ve millete kan kusturuldu! Dahası, ‘Demok- rat Misyon’ ne zaman halkın hür oylarıyla iktidara gelmişse, darbelerle önü kesilmiştir! Yani, darbeler hep Demokrat iktidarlara karşı yapılmıştır. 

Nihayet AKP iktidara geldiğinde (2002), darbe yıkıntılarının tamiri ile Demokrasinin ülkede tam olarak yerleştirilmesi ümidi belirmişti. Halk, gerçek Demokratik bir Anayasa’nın yapılmasına odaklanmıştı. Bunun için bütün partilerin iştirak ettiği ortak bir komisyon kuruldu. Başta hukuk fakülteleri olmak üzere, resmî ve özel kuruluşlardan da görüş istendi. Biz de Demokrat Eğitimciler Derneği olarak bir çalışma yaparak hazırladığımız dosyayı bu komisyona sunmuştuk. Gerçek bir Anayasa’ya kavuşma ümit ve heyecanıyla bekliyorduk. Tam bu sırada mecburî eğitim ve öğretimin 12 yıla çıkarılmasıyla ilgili kanun taslağı pat diye gündeme oturuverdi. Bununla ilgili hararetli tartışmalar sürerken, asıl mühim olan Anayasa gündemi gümbürtüye gitti. 

Bu tartışmalar, kasıtlı olarak ortaya atılmıştı. Çünkü, seçimlerden evvel Demokratik bir Anayasa için söz veren Hükümetin maalesef böyle bir niyeti yoktu. İktidarın işine gelmeyen gündemleri bir anda değiştirdiğini biliyoruz. Halk oyalanmıştır. Çünkü ortada ciddî bir sebep yokken ve ülke demokratik bir Anayasa’ya şiddetle muhtaç iken, bu konu sümenaltı edilmiştir.

Derken, son zamanlarda Anayasa mevzusu tekrar gündeme geldi. Bunun inşallah samimî olduğunu temenni ederiz. Bunu zaman gösterecek. Fakat evvelemirde bunun hazırlıkları, bir altyapısı olmalı. Meselâ, siyasette samimî, yapıcı bir dil kullanılmalı. Hürriyet, adalet ve musâvât (eşitlik), insan hakları meselelerinde ilerleme kaydedilmeli. Mahkemeler bağımsız olmalı. Antidemokratik kanunlar ile bütün darbecilerin kurum, kuruluş, cadde ve sokaklara verilen isimlerinin kaldırılması vs. gibi, bu yönde atılacak ciddî adımlar neticesinde, gerçek bir Cumhuriyet anayasası için teşebbüse geçilebilir. Yoksa, zemini hazırlanmadan ‘Anayasa’ gibi ciddî ve muhtevalı bir mevzuda teşebbüse geçmek –geçmişte olduğu gibi- sadece lâfta kalır.

DİPNOT: 

1- 1982 Anayasa’sı için referandum yapıldığında Ankara’da idim. 12 Eylül Darbesi’ni yapan cuntacıların terör estirdiği bir ortamda oyumu kullanmaya gittim. Oy hücresine girdiğimde baktım ki, bol miktarda “EVET” oyu var, bir tane HAYIR” oyu yok! Sandık kuruluna hitaben, “Afedersiniz burada yalnız tek tip oy var” dedim. Sandık başkanı “İyi ya, oradakilerden kullan” dedi. Ben “Ne münasebet, buraya niçin geldim?” diyerek itiraz ettim. Aynı şahıs birkaç tane “HAYIR” oyu getirip bıraktı. Oyumun rengi belli olmuştu! İşte % 92 oyla kabul edildiği(!) iddia edilen 1982 Darbe Anayasası’nın macerası! 

Okunma Sayısı: 1813
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer

    16.3.2021 10:53:09

    Sevgili Naci abimiz. Bizde ailecek oy kullanmaya gitmiştik, Yaşım 15 olması hasebiyle dışarıda bekliyorum. Sevgili ağabeyim herkesten önce oy kullanmaya girerek bakıyor hepsi evet onları cebine sokuyor sandık kuruluna buralarda hiç oy kağıdı kalmamış demesiyle oy yerlerine evet, hayır kağıtları konmasını temin etmiştir.Bu benim gençliğimin yaşadığım bir hatırayı sizin yazınızı okuyunca paylaştım,tahkik ve tahlil ederek bugünlere gelmeme Şahs-i manevide bulunmama vesile olanlardan Cenab-ı Allah razı olsun,kaleminize sağlık muhabbetle

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı