Sevgili Peygamberimiz (asm): “Cennet annelerin ayakları altındadır” buyurduğu annelerin fedakârlığı, kahramanlığı, şefkati, merhameti ve çocukları için katlandıkları sıkıntıların sınırı ve ölçüsü yoktur. Bu konuda Kıymet Hanım, basit bir rahatsızlıkla başlayan, çocuğunun vefatına kadar hastanede geçen günlerde anne-oğul bütün sıkıntılara karşı iman ve ihlâsla nasıl baş ettiklerini bir günlükte anlatmış. Said’in vefatına kadar zor, sıkıntılı, hüzünlü süreçten kalan ibret ve ders veren notlar…
“Namazlarını teyemmümle kılıyordu yavrum. Ayaklarına dokunamazdım, çok canı yanardı. Çoraplarını giydirirken canını acıtmaktan korkardım. Bir keresinde eşofmanını giydirirken benim gözlerimin içine bakarak ‘Annelerin hakkı nasıl ödenir? Baksana annem, sürekli benimle uğraşıyorsun’ dedi. Kucakladım, öptüm ‘Sen benim için çok değerlisin, helâl olsun yavrum’ dedim. Bu sözü yüreğimi parçaladı çok duygulandım gizlice gözlerimden yaşlar dökülüyordu.”
BİRİCİK YAVRUM
İmanlı, ihlâslı fedakâr bir annenin, 26 yaşında, üniversiteli oğlu Said’in kanser hastalığının nüksetmesinden vefatına kadar hastane odalarında anne oğul beraber tevekkülle geçen sıkıntılı ve zor dakikaların hikâyesi. Anne Kıymet Hanım, yüreğindeki hüzünleri iman teslimiyetiyle birleştirmiş ve günlüğüne aktarmış. “Biricik yavrum, Said’im her günden güne halsizliği artıyor, zayıflıyor, bitkinleşiyor, yürümekte zorlanıyor hâle gelmiş, tutunarak ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyordu. Yine de yavrum hastalığından isyan ve şikâyet etmedi. Sürekli Rabbime duâ etti sabır ve şifa istedi.”
İman, ihlas, ibadet ve tevekkülle birlikte yaptıkları dualar
Oğlunun tedavi sürecinde yaşanan en ağır şartlardaki sıkıntılara sabır ve teslimiyetle gösterilen metanet… “Namazlarımızı kılar, duâlar ederdik. Beraber Risale-i Nur okurduk böyle geçiyordu…” İman, ihlâs, ibadet ve tevekkülle birlikte yaptıkları duâlarla anne–oğulun karşılıklı hürmet ve muhabbetle sohbetleri… Son nefes ânına kadar beraber, Allah’a iman, sabır ve duâlarla geçen kıymetli zamanların kalplere bıraktığı manevî sürur ve hüzünler…
“Yemek yiyemiyor, uyku yok. Ağzından kan akıyor. Gece öyle bir ateş ki anlatamam. Nefesi ateş püskürüyor, 41 derece… Kocaman havluları ıslatıyorum, bütün vücudunu sarıyorum, ateş düşürücüler tesir etmiyor… Sabah ateşi biraz düştü. Yavrumun yüzü değişti, simsiyah oldu. Yüreğim sızlıyor, hiçbir şey yemiyor, halsiz. Tekerlekli sandalyede gezdiriyorum. Hiç tadı yok yine de şikâyetçi olmadı ciğerpârem.”
Uykusuz geçen uzun geceler
“Hastanede ilâçlar, serumlar, iğneler, tahliller o kadar çoktu ki bazen yatmaktan yorulur, koridorda cam kenarında otururdu. Uzaklara o kadar derin ve yorgun bakardı ki yüreğim parça parça olurdu. Yavrumun o güzel yüzüne her bakışımda ciğerim yanar içim parçalanırdı. Rabbim o kadar zor bir imtihanı, ifadesi bile çok zor…”
Kıymet Hanım, Nur Talebesi oğlunun vefatına kadar sabırla, metanetle, kahramanca oğlunun karyolasının kenarında uykusuz geçen uzun gecelerde “Hastaların bir dakikalık hastalığı, bir saat ibadet hükmüne geçtiği” hakikatini düşünerek sabır, şükür ve metanetle oğluna moral vermesi, elinden tutup ibadet etmesine destek olması, teselli vermesi, şefkatini esirgemeden güler yüzle muamele etmesi, birlikte geçen unutulmaz dakikalar… Son nefesine kadar yanından ayrılmadan okuyup duâ etmesi, sevgiyle gözlerine bakarak öpüp koklaması ve içindeki sevgiyi, şefkati, hasreti, özlemi satırlara dökmüş.
Said, imanlı, ahlâklı, faziletli bir Nur Talebesi… Bazı kâmillerin hastalıkta geçen “bir dakikası, bir gün ibadet hükmüne geçtiği…” sahih rivayeti ve müjdeyi bilecek şuurda bir feraset sahibi. Annesiyle aynı duyguları paylaşıyor. Kur’ân eczanesindeki hakikatler, manevi bir iksir, ilâç, tiryak gibi onlara teselli ve moral veriyordu.
Üstad Bediüzzaman’ı hatırlıyor
Kıymet Hanım: “Gece vakti hastanede uzakta ışıklar parlıyor. Aklıma Üstad Bediüzzaman Said Nursî geldi! Sürgünler, hastalıklar, hapishaneler... Çektiği sıkıntılar, acılar, gurbet içinde gurbet! Gözlerimin yaşına hâkim olamıyorum…” Üstad hayatında sıkıntıları, musîbetleri sabırla, şükürle, rıza ile karşılaması, ümit ve şevk veren Nur hakikatleri Said’in ve annesinin gönlüne hastalığın, ağrıların ve yüksek ateşin verdiği sıkıntılara karşı hep sabır, metanet ve teselli vermişti…
Muhammet Said Demircan, babası Selami Bey’den ve annesi Kıymet Hanım’dan iman, ahlâk ve fazilet dersleri almış Nur Talebesi bir üniversiteli. Nur hizmetine gönül vermiş, hayatının gayesi edinmiş ihlâslı, istikametli, mütedeyyin bir genç. Kanser olduğunu sonradan öğrendiği hastalığın başlangıcından vefatına kadar sabır içinde şükürle, duâ ile kader-i İlâhiye rıza göstermiş, isyan ve şikâyet etmemiş imanı kuvvetli, iradesi sağlam, mütebessim örnek bir Müslüman…
Said, hastane günlerinde metanetiyle doktorları şaşırtan ve o haliyle hizmet eden, hemşirelere Risale-i Nur hakikatlerini anlatan, namazı tavsiye eden bir genç. Ölümüne yakın hastalığın ağır seyri ve yoğun bakım şartlarında, yüksek ateşten ağzı kuruyup yara olduğu, bazen kanadığı zamanlar olmuş. Bu şartlarda gece uyandığında, annesinin hatırlatmasıyla yatakta teyemmümle teheccüd namazını eda eden, Allah’a duâ ile iltica eden bir şuur, irade ve iman sahibi.
Son anlarda yüksek ateş, şiddetli ağrılar, ağız kuruluğu, kanamalar, yüksek tansiyon ve kemoterapiden mecalsiz, boğazına takılan kateter, zayıf, güçsüz ve bitkin kaldığı anlarda hemşeriler onu bir melek gibi görüyorlardı: “Said, sen rahat ol, hiç korkma! Said sen çok inançlısın, çok güçlüsün. Rabbim iyilik verecek bunu da atlatacaksın inşallah.” diye onun inancını, psikolojisini ve mizacını bilerek teselli veriyorlardı.
Çocuğunun bütün sıkıntılarını yüreğinde hisseden bir anne
Hastane günlerinde hastalığın en ağır, en zor, ağrıların şiddetli saatlerinde Said’in annesi Kıymet Hanım, çocuğunun bütün sıkıntılarının kat kat fazlasını yüreğinde hisseden, göz yaşlarını içine akıtan vefalı bir anne… Cenab-ı Hakk’ın Rahmetinin tecelli ettiği anne şefkati, merhameti Said’e olan fedakârlıklarla ve kahramanlıklarla Kıymet Hanım, o hakikatin cilvelerini, numunelerini fiilen göstermişti.
Kıymet Hanım böbreğini vermeye hazırlık için tahliller yapılır. Said’in kanında görülen lösemi teşhisini doktorun açıklamasıyla bütün ümitler yıkılmış, zor bir süreç başlamıştı. Anne-oğul beraber köşeye çekilip bir süre ağlamışlar. Durumu kabullenen ve tedavi olacağına inanan Said ve annesi kendilerini toparlayıp ümidi kesmeden duâ edip, Rabbine teslimiyetle sığınıp yardım isteyip hastane ortamında sebeplere yapışarak tedaviye devam etmişler. Şifayı, rahmeti ve neticeyi Cenab-ı Hakk’ın rızasına teslimiyetve tevekkülle beklemişler.
Hastanede her geçen zaman ve geri gelmeyecek dakikaların hüzünlü hikâyesi iki ihtimali düşünen bir annenin ruh dünyasını meşgul eden istifhamlar!.. Hayat ve ölüm gerçeğinin akla getirdiği zor saatler… İnsanın Allah’ın takdirine boyun eğmekle olan imtihanı; imanla kadere teslimiyetin verdiği manevî güç ve ferahlık. Avucunun içinde her gün bir çiçek gibi sararıp solan bir genç evlâdın ahirete adım adım yürüyüşü ve arkasından âciz ve çaresiz bakışlar…
Nurlu âlemlere yolculuğu
Sıkıntıyla geçen son gece, kalp atışları artıyor, bitkinleşiyor ve annesine odasına gelenlerden bahsediyor. Annesi, bizden başka kimse yok deyince “Var, anne!” deyip gülüyor. Arkasından: “Anne, şu dünya ne garip” demiş. Niye yavrum, deyince: “İşte Anne” deyip o sıkıntılı haliyle gülmüş. Sürekli mırıldanıyor, dudakları kıpırdıyor ve nur, dediği anlaşılıyor… Nurlu âlemlere yolculuğu böyle olmuş.
Aile mensupları Allah’ın kudret ve azametine ve ahirete imanın verdiği güçle hastalığın sıkıntılarının, hastane zorluklarının üstesinden gelmeye çalışıyorlardı. İman hakikatlerinden aldıkları dersle kadere rıza ve tevekkül ve teslimiyetle maneviyatlarını yüksek tutuyorlardı. Hayatı veren Rabbimizin, zamanı gelince emanetini alıp daha güzel bir âleme götürmesine olan inancın rahatlatıcı duygu ve tesellisini hisseden ve huzur bulan insanlar…
Hastalıklara ve musîbetlere karşı âcizliğini idrak eden insanların kaderi tenkit, rahmeti itham ve hastalıktan şikâyet etmeden sabır, rıza ve tevekkülle kalp rahatlığını ve ruh huzuru imanın bahşettiği manevî güzelliklerdir. Risale-i Nur’da bahsi geçen manevî kazançlar, müjdeler ve sabır tavsiye eden âyetlerin izahı: “Her şey kaderle takdir edilmiştir, kısmetine razı ol ki rahat edesin...” ve “İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise saadet-i dareyni iktiza eder.”
Genç yaşında (26yaşında) ebediyete uçan M. Said Demircan’ın imanlı, istikametli ve ibadetle geçen ömrü ve şiddetli hastalığa sabır ve şükürle rıza göstererek vefatı geride kalanlara ders, ibret, teselli olarak gönüllerde, muhabbetle, duâlarla yerini almıştır.