Sevgili Günlük;
Dün dedemle sohbet etmiştik. Anlayabileceğim şekilde anlattı:
Peygamber Efendimiz de (asm) konuştuğu kişilerin seviyesine göre davranırmış. Büyükle büyük olurmuş, küçükle küçük. İslâm’ın prensibi büyüklere saygı, küçüklere sevgiymiş. Saygıya en lâyık olanlar, saygıda kusur etmeyi dahi aklımızdan geçirmememiz gerekenler de ana-babalarımızdır, büyüklerimizdir, dedi.
Sonra dedem Kur’ân’ımızı açıp bir âyet okudu ve açıkladı:
“Yüce Rabb’in şöyle emretti; “Yalnız Allah’a ibadet edeceksiniz, ana-babalarınıza iyilik yapacaksınız. Şayet bunlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa sakın onlara ‘öf’ dahi deme, yüzlerine bağırma, onlara tatlı söz söyle. Onlara, merhamet belirtisi olarak tevazu kanadını aç da, ‘Ya Rab, küçüklüğümde bana şefkat gösterdikleri gibi, sen de onlara merhamet et.’ de.” (İsrâ, 17/23-24)
Sevgili günlük, çocukların da anne baba üzerinde hakları varmış. Meselâ kendilerine güzel isim koyulması ve güzel terbiye verilmesi, ilim öğretilmesi, helâl şeyle beslenmesi, bunlardan bir kaçı sadece. Dedem onları da tatlı tatlı anlattı.
Vaktin nasıl geçtiğini bilemedim.
Saate baktım, bir de ne göreyim: Yaşasın iftar saatim geldi işte!