Hümanizm, İkinci Dünya Savaşına kadar olan son 2 asırlık dönemde, din karşısında ideolojiler etrafında örgütlenen siyasi ve sosyal topluluklar üzerinden kendini inşa etmekteydi.
Ancak dünya savaşlarının sonuçları bu ideolojilerin o kadar da masum ve güvenilir olmadıklarını gösterdi. İdeolojiler ve ulus devlet modeli modernizmin ulaşabileceği nihai düzeni göstermiş oldu. Nagazaki bombardımanı (2 Eylül 1945) geri sayımı başlatmış oldu.
Modern dönemde “birey” esirlikten kurtulmuş, devletleri ve ideolojileri sahiplenmiş, din ve monarşi karşısında örgütlenmiş, bir arada ve eşitçe (komünist veya faşist, halk veya ulus şeklinde) yaşamayı benimsemiş görünüyordu. Ancak Modern dönemin bitişiyle (postmodern dönemde) modern birey de dönüşümden nasibini aldı. Bu birey hem özgür -ancak din ve milliyet karşısında özgür, yani nefsi bir hürriyete sahip- hem eşitlikçi -sınıf, inanç, milliyet gibi farklılıkları önemsemeyen- bir anlayışı benimsemeye başlamıştır. Artık postmodern birey, yakın zamanda sosyal ve siyasal mekanizmaya yön vermek hakkını elde ettikten sonra “değer”in üretilmesinin de merkezine yerleşti(rildi). Demokrasi artık “eşitlerin demokrasisi” olmaktan “değerlerin demokrasisi”ne dönüşmeye başladı. Eskiden siyasayı, kültürü ve değeri üreten milletler, devletler ve dini kurumlar artık yerini bu yeni “birey-erk”e terk etmiştir. Görünen o ki arzda hüküm süren tüm kurumları fetheden ve Yaratıcının bütün sıfat ve yetkilerini kendinde toplamaya hazırlanan bir “tanrı-insan”la karşı karşıyayız.
İslam ulemasınca kabul görmüş bir tasnife göre İnsanlık İlk devir (Kurun-u Ûla, Hz. Âdem ve Hz. Musa’ya (as) kadar), Orta devir (Kurun-u Vusta, Hz. Musa’dan Hz. Muhammed’e (a.s.m) kadar) ve Son devir (Kurun-u Uhra veya Ahirzaman, Hz. Muhammed’in (a.s.m) gelişinden kıyamete kadar geçecek olan zaman) olmak üzere üç safha geçirecektir. Bu basit tasnif, vahyin insanı konumlandırdığı durumla paralellik arz etmektedir. August Comte’un tasnifi ise “Teolojik, Metafizik ve Pozitivist” şeklindeydi. Son dönem İslam ulemasından Bediüzzaman Said Nursi ise geleneksel tasnifi kabul etmekle birlikte medeniyetin gelişimi bağlamında “Vahşet ve Bedeviyet, Memlukiyet, Esaret, Ecirlik, Malikiyet ve Serbestiyet” olmak üzere 5 dönemden söz etmektedir. Marksist tasnifte ise “İlkel komünal, Köleci, Feodal, Kapitalist, Sosyalist” şeklinde bir dönemleme ortaya konulmaktadır.
Kuantum Fiziği pozitivist dönem beklentisini, küreselleşen Kapitalizm sosyalist evre öngörüsünü anlamsızlaştırdı. Bediüzzaman’ın “Serbestiyet ve Malikiyet Dönemi” öngörüsünün yaşadığımız dünyayı ve realiteyi daha doğru şekilde ifade ettiğini vurgulamak gerek. Şimdilerde, eski dönemin tüm kurumları gittikçe etkisizleşmiş, merkezi yönetimler zayıflamış yerel yönetimler etkin hale gelmiş, hak arama mekanizmaları gelişmiş, ekonomide özel sektör hakimiyeti ele geçirmiş, bilim ve teknoloji üretimini bağımsız araştırma kurumları üstlenmiştir. Yani hürriyetin müsbet-menfi tüm özellikleri su yüzüne çıkmaya başlamıştır. Emeğini satarak geçinen emekçi sınıfı yerini kendi fikrini ürün haline getirebilen, patentli düşünce, mal ve hizmet üretip satan, tasarladığını seri üretime dönüştüren… yani bilgi ve becerisiyle, fikir ve inovasyon kabiliyetiyle yeryüzünde mülkün sahibi veya ortağı olmayı başarabilen bireylere bırakmaktadır.
Bununla birlikte bütün bu gelişmeleri maniple eden, birey özgürlüğünü her türlü inanç, sistem, sosyal ve siyasal düzene karşı çıkmaya ve dinsiz emellerine alet etmeye çalışan, bireyin koruma kalkanlarını (aile, inanç, milliyet, cinsiyet, akrabalık ve hısımlık, kültür ve maneviyat vs.) işlevsizleştirmeye çabalayan şahs-ı manevilerin (tüzel kişiliklerin) de var olduğu gözden kaçmamaktadır. Bu şahs-ı maneviler perde altında, finans, silah, sanat, gıda, ilaç, bilişim ve enerji gibi sektörlere hükmeden devasa şirket, banka ve vakıflar şeklinde örgütlenmiş birtakım odaklardan oluşmaktadır. Bunlar meclislere, merkez bankalarına, ordulara ve ekonominin otantik unsurlarına karşı kuşatma harekatları yapmaktadır. İstikrarsızlaştırma ile ülke yönetimlerini ve demokrasileri zayıflatıyor, milletleri, kültürleri, cemaatleri vs marjinalleşmeye ya da satın alıp kendi saflarında yer almaya zorluyorlar. Halk ise internet, sinema ve dizi platformları gibi araçlarla sürekli maniple edilmektedir.
İnsan Genomu Projesi ile insan DNA’sının haritalanması oldukça dayanıklı bir insan vücudu üretilmesinin yolunu açtı. Yapay Zekanın geldiği seviye ise Süpermen, X-Men, Avengers gibi “süper insan”lar üretme hırsı ve ümidi verdi. Bu projelerin finansörü olan Neoliberal -dinsiz- burjuva hem yaratıcıya karşı hem de bütün bir homosapiens mirasına karşı savaş açmış durumdadır. Deccalin toplumunun ortaya çıkmasına, Babil Kulesinin bitirilmesine, tanrı-insan, Human Plus (Human+), Versiyon 2 insanın inşasına, Gılgamış Destanının ve Ölümsüzlük Neşidesinin tamamlanmasına onlara göre ramak kalmıştır. Ancak buradan (Transhümanizmden) faydalanabilecek olan sadece oldukça küçük bir nüfus olacaktır. Dolayısıyla bölgesel ve yönetilebilir savaşlar ve başkaca müdahalelerle (kıtlık veya salgınlar) değilse kıtalararası savaşlarla lüzumsuz insan yığınlarının temizlenmesi (!) gerekecektir.