"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Deccal arz-ı endam ederken - 2

Mustafa Eren BOZOKLU
28 Temmuz 2024, Pazar
Marksistlerin sınıfsız tek tip bir toplum hedefine ulaşmaları mümkün olmadı, zira üretim teknolojisine hükmetmeyi başaramadılar.

Komünist ve sosyalist devletlerin teknolojik yarışta geri kalmaları, ideolojilerinin ve kurulu düzenlerinin zayıflamalarına ve komünist toplum ile yönetici sınıf arasında -deyim yerindeyse- yeni bir “komünist burjuvazi-emekçi” gerilimi oluşmasına, nihayette hemen hepsinin birer milliyetçi ulus devlet formunu almasına sebep oldu.

Ancak bu yenilginin özellikle masonik yapılanmalar gibi hep el altından faaliyet gösteren burjuva kesimleri için önemli sonuçları oldu. Burjuvazi; topluma sunamadığı bir şeye, ideoloji, din, milliyetçilik gibi, toplumu yönetmekte araç olarak kullanabileceği bir enstrümana sahip olma imkanını yakalamıştı.

20. Yüzyılın başlarında modernizm eleştirisi yapan Frankfurt ve Viyana Okulu gibi çeşitli ekollerin çalışmaları, burjuvaya devletlerle birlikte toplumu da değiştirme ve hükmetme fırsatını verdi. Zira bu okullar yerleşik düzenin zayıflamış kurumları olan faşist ve komünist devletleri, dilleri, kültürleri ve sosyolojileri eleştiri yağmuruna tutuyor, bunun yanında bu kurumlar karşısında oldukça zayıf durumda olan bireyi öne çıkarıyorlardı. “Yapıbozum yöntemi” ile her tarihi, sosyolojik, dini ve felsefi kurumu parçalayıp yeniden inşa etmekle yerleşik bütün kavram ve kurumları tersyüz edebileceklerini düşünüyorlardı. Hümanizmin bütün bir Hristiyan ve feodal dünyayı değiştirip modern dünyayı netice vermesi gibi; Hümanizmin bir evladı olan Marksist felsefe ile burjuvaya ikinci bir hümanist devrim gerçekleştirme şansı doğmuş oldu.

İkinci Dünya Harbinin yıkıcı sonuçları, devletlere olan güvenin zayıflamasına yol açmış ve bireysel özgürlükleri geliştirebilecek mekanizmalar ortaya çıkmaya başlamıştı. Hümanist devrimle krala ve kiliseye üstünlük sağlayan toplumlar modern devletler meydana getirmişlerdi; bu defa sınırların geçirgenleştiği, kapitalizme uygun ve Marksist felsefenin zihni altyapısını kullanan, büyük şirketlerin, araştırma kuruluşlarının ve düşünce kuruluşlarının egemen olduğu burjuvazik bir sisteme dönüşen bir dünyayı gözlemlememiz gerekiyordu.

Avrupa’da barışı tesis etmek ve savaşın yıkıcı etkisine işaret etmek üzere Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kuruldu. Birleşmiş Milletler gibi küresel ve bölgesel kurumlar ortaya çıkmaya başladı. Bunun yanında devletlerin güçlerinin zayıfladığı, milletlerin temel değerlerinin sarsıldığı bir durumda yer yer masonluk tarzı gizli şekilde yapılanmalar içinde kendini gösteren burjuvanın bir kısmı için doğrudan hem siyasete hem de sosyolojiye etki edebilmenin, hatta hâkim olabilmenin yolu da açılmış oldu. Zira yeni kurulacak dünyanın finansmana ihtiyacı vardı ve milliyetçilik gibi, din gibi ulus devletlerin dayandığı ve sermayenin önünde sürekli barikat kuran kurumların para ile ehlileştirilmesi ve nihayette baypass edilmesi için bir fırsat doğmuştu.

18. Yüzyıl liberal düşüncesinden çok farklı bir şekilde, iki dünya savaşı, faşizm ve komünizm tecrübesinin felaketler üretmeye başlaması hengamında bireye ve kişisel özgürlüğe dayalı, yönetim erkini zayıflatan, dolayısıyla burjuvazinin önündeki önemli engelleri kaldıran bir ortam meydana geldiğini bir kere defa ifade etmek gerek. Artık Neoliberalizm denilen ve aslında birey özgürlüğü perdesi altında sermayenin dünyayı yönetmesine olanak tanıyan yeni tip bir Korporatizm-Şirketokrasi kendisini göstermeye; ayrıca her ikisi de birey özgürlüğünü savunan farklı iki yapı aynı coğrafyada gelişmeye başlamıştı. Birinci kısım Avrupa Birliği gibi insan hak ve özgürlüklerini savunan yeni bir “demokratik yönetişim” modelini inşa etmeye girişmiş; ikinci kısım ise aslında tam da demokrasiyi perde altında yok etme arzusunda olan ve birey özgürlüğünü adeta bireyi işlevsizleştirecek, yeme, içme, gezme ve yükümlülükten sıyrılan bir inanma durumuna indirgemiş, üst yapılara müdahale edemeyen, etmek ihtiyacı hissetmeyen bir unsur haline sokmak için çabalamaya başlamıştı.

Bugün dışarıya karşı oldukça özgürlük yanlısı gözüken ancak dinleri, kültürleri, yani insanlığın sahip olduğu mirası reddeden, Marksizm’i genel olarak benimsemiş olan, dolayısıyla gerçekte birey insanı da önemsemeyen yeni tip bir burjuvazi ile karşı karşıyayız. Neoliberaller yeni bir insan tipi ve dünya düzeni üretmek üzere, sahip oldukları büyük finans gücüne dayanarak, akademi, felsefe, güzel sanatlar -bilhassa sinema-, bilim ve teknoloji dünyasını seferber ederek “kendi evrimini kurgulayan” bir insanlık hayali için uğraşmaktadır. Artık Kapitalizmi ve Marksizmi mezcetmiş Neoliberal burjuvazi için dünyaya hükmetme sıradan bir iş haline gelmiştir. İnternet, uzay araştırmaları, medya platformları, ülkelerin merkez bankaları, borçlandırma ve istikrarsızlaştırma girişimleri vs. ile dünyaya yeni bir şekil vermeye çalışan ve adına Transhümanizm denilen büyük projeyle insanı adeta tanrı düzeyine çıkarmaya azmetmiş bir “Deccal” ile karşı karşıyayız.  Evreni insanlığın kalıcı memleketi kılmak uğruna insan zihnini, sürekli geliştirilen sibernetik bir doku ile eşleştirmeye çalışan bu zihniyet insanlığın devlet din, kültür, aile gibi tarihi mirasını yok etmek için çabalamaktadır. Şimdilerde Marks’ın söz ettiği emek-sermaye krizinden çok daha büyük bir felaket önümüzde durmaktadır. Yapay Zekânın bu habis düşünce tarafından kullanılması ile ortaya çıkacak yeni dünyada “homosapiens”in ortadan silinmesi kaçınılmaz olacaktır.  Şimal Cereyanı, yani Ahirzamanın Büyük Deccalı artık sokaklarımızda arz-ı endam etmektedir.

Okunma Sayısı: 2351
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yiğitoğlu

    28.7.2024 16:10:46

    Sayın Bozoklu, İslamiyet bu iki tabakayı(sermaye ve emek) mezc ettiğinde, yukarıdan aşağıya yani sermaye sahiplerinden emeğe merhamet ve şefkat, aşağıdan yukarıya saygı ve hürmet olurken, aynı iki tabakası neolibareller mezc ettiğinde ise, sizinde ifade ettiğiniz gibi, " Marks’ın söz ettiği emek-sermaye krizinden çok daha büyük bir felaket önümüzde durmaktadır."

  • Yiğitoğlu

    28.7.2024 15:42:08

    Bediüzzaman Hazretleri, marksist ve kapitalist sistemler için, "Her ikisinde de bir dane-i hakikat vardır; birinde ferdin fıtri istidat ve kabiliyetleri, diğer tarafta sosyal dayanışma ve yardımlaşma." Der. İnsanlık iktisadî açıdan zenginler ve fakirler olmak üzere iki sınıfa (emek ve sermaye) ayrılırlar. Bu iki sınıf arasındaki muvazene ve ölçü bozulursa, o zaman insanlığın huzuru ve barışı da bozulur. Bediüzzaman Hazretleri bu noktada İslam’ın bu iki hakikati cem edip insanlığa gerçekçi ve uygulanabilir bir sistemi sunduğunu, huzur ve saadetin ancak, faizin yasaklanıp zekâtın verilmesi ile, en adil en güzel iki çare olduğunu ifade eder.

  • S.topuz

    28.7.2024 14:45:51

    ..."İkinci tevili ise: Hem büyük Deccal'ın, hem İslâm Deccalı'nın üç devre-i istibdadları manasında üç eyyam var. "Bir günü, yani bir devre-i hükûmetinde öyle büyük icraat yapar ki, üçyüz senede yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi âdileşir, bir şey(Halt) yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır." diye, gayet yüksek bir belâgatla ümmetine haber vermiş."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Şualar - 587 🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙😪😭😥😡😤🕊🕊🕊🌍🇪🇺🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • HÇeşitcioğlu

    28.7.2024 14:18:31

    Tebrik eder devamlarını beklerim. "Transhümanizm denilen büyük projeyle insanı adeta tanrı düzeyine çıkarmaya azmetmiş bir “Deccal” ile karşı karşıyayız." Transhümanizm/ geri dönüşü olmayan insanlık hasarı. Homodeus/ tanrıinsan yönetiminde, üstüninsan/ siyonist yahudi güdümünde insan dijtal veri/ data veri koridoruna sürülüyor! Sıradan san kendinden sattığı kadar; mahremi namusu kanı kadar değerli olmaya başladı. Bu başkalaşım proleteryaötesi ve dijital sanal dev fanusta oluyor.Büyük datalar; meta X Amazon Netfilix..bir ahtopat şeklinde müthiş bir tekel konumunda.Bu güdümleme bir noktada Aksa' nın yıkılması ve arzı mevud projesine kadar dayanacak gibi.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı