Isparta’ya ilk defa polis olarak atanan İdris Kahveci ve beş arkadaşı aynı gün ‘Said Nursi’yi takip etmek ile görevlendirildi. İl Emniyet Müdürü Ahmet Eren özel olarak bu görevi kendine verdi. Onlara “burada yenisiniz, sizi kimse tanımıyor” şeklindeki lüzumuna binaen yaptığı açıklamayla bu görev verdiğini belirtti.
Görevleri; Bediüzzaman’ın nereye gittiğini, ne yaptığını, kimlerle görüştüğünün takibini yapmaktı. Takip rapor haline getirilerek bazen günlük bazen de haftalık emniyet müdürüne bildirilecekti. Müdürlükte bu bilgileri bakanlığa gönderecekti. Raporlara:“ Bediüzzaman nereye gitti, nereden geldi, kimler geldi, kimler gitti. Gelen ne kadar kaldı” gibi konular yazılacaktı.
İdris Kahveci ve arkadaşları dışında takibi yapan başka polislerde vardı. Bir ara takip edenlerin sayısı on beşe kadar çıktı.
İdris kahveci Bediüzzaman’ın vefatına kadar sanki onunla beraberlermiş gibi takip görevini iyi yaptı. Bir gölge gibi onun yakınında oldu. Bu takip Bediüzzaman’ın vefatından sonra talebeleri üzerinden yapıldı. Bediüzzaman zaman zaman Barla’ya gittiğinde nefes almak için kırlara çıktığında bile takibi yapıldı ve en üst mercilere raporlar verildi.
Raporlarında; Bediüzzaman; Zübeyir Gündüzalp, Bayram Yüksel, Hüsnü Bayram, Mustafa Sungur ve Tahiri Mutlu ile aynı evde kaldığını, yolculuğu esnasında yanında bir hırka ve ibrikten başka bir şeyin olmadığını ve hediye kabul etmediğini yazıldı. Adresi olarak da Fitnat Güngör’ün evinin ikinci katında kaldığı yazıldı.
İdris polis: “Bediüzzaman yanlış anlaşılıyor. O Kur’an-ı Kerim’in tefsirini yapan gelmiş geçmiş yüz sene içindeki en derin, en bilgili âlimdir” diye vicdanını dinlemekle kalmadı bunu mahkeme salonunda da dile getirdi.
İdris polis, Bediüzzaman’ın yakın talebelerini çok iyi tanırdı. Bunların içinde Mustafa Sungur, Hüsnü Bayram en çok bilinenlerdi. Bediüzzaman’ın talebeler de İdris’e “Bu takipçiler içinde en iyi ve en vicdanlı kişi sensin” derdi.
İdris polis özellikle Mustafa Sungur’u çok iyi tanırdı. dürüst insanlar olduğunu söylerdi.
Aramalar ve baskınlar sıklaşınca İdris’in eşi şefkatinden: “onlara sert davranmayın. Arama tarama işinde hoşgörülü davranın” diye söylediği de olurdu.
Bediüzzaman İdris’e; “Siz devlet memurusunuz, görevlisiniz, vazifenizi yapıyorsunuz, ben sizi sıkıntıya sokmak istemem” şeklinde açıklamada bulunuyordu diye görüşmelerinde söylerdi. Bediüzzaman Bir gün cuma namazına giderken izdiham olduğunu görünce geri döndü. Sebebini soranlara; “bu kalabalıkta bir olay çıkarsa emniyet mensupları için bir dert, gaile olur, ben onları yormak, üzmek istemem” derdi. O gün cuma namazını kılmadan eve döndü ve namazını evde kıldığı söylenir.
Bediüzzaman nereye giderse gitsin İdris polis ve ekibi onu takip etti. Takip genellikle arabayla yapılırdı. Kırlara çıktığında takip çok yakınında olurdu.
Bir raporda; “Kırda; kitap, Cevşen okur, çok düşünür, tefekkür ederdi. Bazen ufuklara bakar, talebelerine “Yazın” dedi mi kâğıt kalem her zaman hazır bekliyordu” talebelerine diye yazardı.
İdris Kahveci: “Biz O’nun büyüklüğünü keşfettik. Özellikle isnat edilen şeylerin doğru olmadığını görüyorduk. Biz inanıyorduk ki bu zat doğru yoldadır. Tanıdıkça muhabbetimiz artıyordu” dedi.
Talebeler İdris için : “Gördüğümüz polisler içinde bir tek sen varsın” diye söylediler. İdris; “Nurculuk deyince, işin derinliğini bilmeyenler, kötü bir şey zannediyor. Bana göre: Yüzde yüz olarak Kur’an-ı Kerim’in açıklamasına hizmet eden bir kişilik olarak biliyorum. Bediüzzaman’ı saygı gösterilecek bir zattır. İnsanı etkiliyor, güven veriyordu. İşi derinlemesine bilmeyenler ona başka bir gözle bakıyordu.
İdris polis; “Şimdi evimin, duvarında asılı olan takvim sayfalarında Said Nursi’den sözler var. Her gün sayfaları okuyarak ondan adeta dersler alıyorum” dedi.
Kaynak:
Ömer Özcan- Ağabeyler Anlatıyor-188-207