Kasım, sabahın erken saatlerinde 1992 model arabasıyla annesi, eşi ve dört çocuğunu alarak Batman’dan Adana’ya yakın bir akrabasının düğününe gitmek için yola çıktı.
Aracı yaşını başını aldığından gücü düşmüş, boyası soldukça solmuştu. Arka koltukta anne ve çocuklar sıkışarak oturmuştu. Araba bir saat sonra Diyarbakır’a varmıştı. Kasım, uzun yol boyunca acıkacaklarından ötürü birkaç tavuk dönercinin sıralandığı dükkânların önünde durdu ve dönerciden fiyat aldıktan sonra en uygun fiyata satan dönerciden üç tavuk döner dürüm yapmasını istedi. Bir müddet sonra dürümler gelince parasını ödeyerek aracına bindi. Araba, Adana’ya doğru yola devam ederken çocuklardan biri acıktım deyince babaanneleri poşetin ağzını açtığında içinde yedi adet dürüm olduğunu görünce “Oğlum Kasım kaç dürüm almıştın?” dedi. Kasım, “Üç tane aldım” dedi. Babaanne “Oğlum sana yedi dürüm vermişler. Hakları üstümüze geçmesin geri dön paralarını ödeyelim” dedi. Kasım “Anne, doğru söylüyorsun. Hakları üstümüze geçmesin hemen geri dönüp paralarını ödeyelim.” dedi. Kasım kısa yoldan arabanın yönünü Diyarbakır’a çevirdi ve bir müddet sonra dürümcünün önünde durdu. Arabadan indi dürümcüye “Ustam ben üç dürüm istemiştim siz poşete yedi dürüm koymuşsunuz. Galiba bir yanlışlık olmuş. Parasını ödemeye geldim” dedi. Kasım, “Diyarbakır’dan bir hayli yol almıştık. Hakkınız geçmesin diye geri döndük” dedi. Dürümcü “Ha, o takside yedi kişi olan sizdiniz. Bilerek poşete yedi dürümü koydum. Yanlışlık yok borcunuz da yok.” dedi.
Kasım “Olur mu hiç hakkınız neyse ödemek istiyorum” dedi. Dürümcü gülümseyerek “Sen üç dürüm dediğinde gözüm arabadaki çocuklara takıldı. Bu arada arabada seninle beraber yedi kişi olduğunu hemen saydım. Yedi kişiye üç dürüm beni düşündürdü. Büyük ihtimalle bunların parası üç dürüm almaya yetiyor, dedim. Vicdanım bu durumu kabul etmedi ve yedi dürümü poşete koydum” dedi. Kasım o güne kadar çok zorluklarla büyümüş biriydi. Çoğu zaman insanlarda ümidini kesmişti. Çoğu zaman dünyada iyi insan, doğru insan kalmamış diye düşünürdü. Poşete konulan fazla dürümler ile kafasındaki ve yüreğindeki insanlara karşı olan ümitsizliği bir anda uçup gitmişti. “Dünyada hâlâ merhametli, vicdanlı insanlar var” diye düşündü. Kaybettiği değerleri yeniden bulmuştu. Bu olay karşısında şok olan Kasım, dürümcünün karşısında gözyaşlarını silmekte elinin tersi yetmiyordu. Dürümcüye teşekkür ederken yüreği yeni doğmuş gibi, mutluluktan kanat çırpıyordu. Arabaya bindi direksiyonun başına geçtiğinde sevinç gözyaşları arabadakileri endişelendirmişti. Annesi “Neyin var oğlum kötü bir şey mi oldu?” dedi. Kasım, “Yok anne çok güzel şeyler oldu” dedi ve uzun süre hiç konuşmadan gözyaşlarını silerek araba Gaziantep’e gelmişti. Kasım bir süre sonra kendine geldi arabadakilere “Şimdi size ne olup biteni anlatabilirim” dedi. Dürümün hikâyesini anlatınca annesi ve eşi bir süre gözyaşlarına hâkim olamadılar. Kasım, Adana’ya doğru yol alırken neşe ve mutluluk içinde direksiyonu sallıyordu. Bir düğüne, gitmek ancak bu kadar güzel olmuştu.
Kasım, Adana’ya düğün evine vardı. İki gün Adana’da kaldı. Düğünden sonra yola çıkarak Batman’a geri döndü. Kasım o dürümcü olayından sonra bir daha eski Kasım olmadı. İçinde her daim “Hayat her ne kadar çekilmez olsa da iyi insan sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Ümidim tüm zorlukları yenecek kadar yeterlidir ve güçlüdür ” diye düşündüğünde yüreğinde neşeden kelebekler uçuşuyordu.