Öncelikle şunu söylemeliyim ki beni bu yazıyı yazmaya sevk eden şey, tarihçi Erhan Afyoncu’nun 3 Temmuz 2024’te attığı şu tweetiydi:
“Viyana 341 yıl sonra düştü. Montella başta olmak üzere bütün futbolcularımızı tebrik ediyorum. Viyana önünde Kızılelma için can veren Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve bütün şehidlerimizin ruhu şad olsun.”
Bu tweeti okuyunca ne anlıyorsunuz? Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın kahramanca bir ölümle bu dünyadan göçtüğünü değil mi? Hâlbuki işin aslı öyle değildir. Merzifonlu, Viyana’yı kuşatacağını padişaha haber verme zahmetinde bile bulunmayıp bir de üstüne ağır bir şekilde yenilince idam edilmiştir. Bu dediğimi istediğiniz tarihî kaynaktan teyit edebilirsiniz.
Buradan hareketle, toplumumuzun “millî takım” romantizmi hakkında birkaç maddede bir şeyler söylemek şart olmuştur:
1) İlk olarak, Türk milliyetçiliğinin yozlaşmasından futbol da nasibini almıştır. Mesela bir maç kazanınca bütün Viyana bozgununun intikamını almış gibi hâletlere bürünülmüştür. Mesela normalde 2000’li yıllarda asker kaçaklarına toplumda vatan haini gözüyle bakılırken, asker kaçağı olan Tarkan’ın milli takım marşı acayip derecede benimsenmiştir. Zorunlu askerlik elbette matah bir şey değil, ama toplumun tutarsızlığını göstermeye çalışıyorum.
2) Bundan bir sene önce Türkiye’nin kadın voleybol takımı Avrupa şampiyonu olduğunda, muhafazakârlar bunu pek de gündemlerine almamışlardı. Elbette futbol başarısı gibi buna da sevinilmelidir, ama muhafazakârların buna pek sevinmeyip de diğerine çok aşırı sevinmesi hem komiktir hem manidardır hem de sorgulanması gereken bir şeydir.
3) Yine kadın voleybol takımının şampiyon olduğu günlerde, kadınların voleybol kıyafetinin tesettüre uymuyor oluşu muhafazakâr camiada onlara desteği azaltmıştır. Tekrar söylemek istiyorum ki, futbol gibi buna da destek verilmemelidir zaten. Ama erkeğin giydiği futbol forması da erkeğin tesettürüne (göbekle diz kapağı arası) aykırıdır. Tutarlı olunacaksa, bu da dikkate alınmalıydı.
4) Milletimizin sportif başarılara anormal manalar yükleme problemi aslında onyıllar öncesinden “geliyorum” diyordu. Müslüman boksör Muhammed Ali, gayrimüslim bir boksörü dövdüğünde bundan bir cihad ruhu hissetmek yaygınmış eskiden. Hâlbuki boks sporu dinimizde bizatihî haramdır, gayrimeşru şiddeti teşvik ettiği için. Demem o ki, bugünlerin çarpık anlayışında, geçmiş günlerdeki ulemanın pasifliği veya ihmalkârlığı da etkili olmuştur. Bu arada Muhammed Ali’nin, Vietnam işgali sırasında işgalci Amerikan ordusuna katılmaması gibi davranışları takdire şayandır. Ama sonuçta yukarıdakinden ayrı bir meseledir.
5) Bozkurt işareti meselesine de girecektim, ama Ahmet Battal güzel yazısıyla bana hacet bırakmadı.
6) Hangi spor branşı olursa olsun, “milli takım”ın başarısı geçici bir gündem oluşturmakta ve halkın gerçek dertleri üzerine geçici de olsa bir perde çekmektedir. Bu da önemli bir problemdir.
Hülâsâ
Gerek futbol gerek başka branş olsun, bir “milli takım”ın başarısı zarardır. Çünkü gerek milliyetçilik noktasında gerekse altıncı maddemizdeki meselede afyon etkisi yapmaktadır. Diğer bir deyişle, Türkiye’de “milli takım”ların başarısı, başarısızlığıdır. Vesselâm.