Kimi zaman makamın azameti, kulun istiabını aşar. Heybet ve azamet, celâl sıfatının mülk ve melekût âlemindeki tecellisi makamında kul, dehşete düşer. Kâinat, bütün erkân, tabakat, enva, efrad ve müştemilatıyla vücudu vacip olan Allah’ın, mevcudiyet ve birliğine şehadet ederken bazı tecelliler, kulun duyu organları ile hissettikleri onun duygularında azametin esrarı yaşanır amma velâkin bu yaşama, çoğu zaman taşmalara sebep olur.
Hazret-i Abdullah İbn-i Ömer’den nakledilen rivayete göre bir gün Resul-i Ekrem (asm) minberde hutbe okurken “Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edip tanımadılar. Kıyamet gününde bütün dünya Onun avucundadır; gökler de Onun kudret elinde dürülüp bükülmüştür. Allah, müşriklerin koştukları ortaklardan uzaktır ve yücedir.”1, ayetini okur. Ardından: “Her şey kudretine boyun eğen, hiçbir şey kudretine karşı koyamayan sonsuz kudret ve büyüklük sahibi olan Allah, Kendisini tazim ediyor ve buyuruyor: ‘Cebbar Benim, Cebbar Benim; her şeyden büyük ve her şeyden yüce olan Benim.’ dediği vakit minber öyle sarsıldı ve öyle lerzeye geldi ve titredi; korktuk ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı düşürecek bir derecede sallandı.”2
Bu ifadelerle Resul-i Ekrem’in (asm) dilinden Kelâmullah nutka gelirken işte o makamın azameti minberi, belki mescidi titreyişe getirir, azamete işaret olur.
SENİ HAKKIYLA İFADE EDEMEDİM
Ne kadar güzel anlatılırsa anlatılsın bazan o anlatılmak istenilenin yeterince anlatılamadığı ifade edilir. Bu noktada, makamın yetersizliği ya da anlatanın kifayetsizliğinden ziyade anlatılmak istenilenin keyfiyeti, anlatma ile anlatılacak, anlaşılacak gibi olmadığı hakikati ortaya çıkar.
İbn-i Arabî’nin Futuhatu’l-Mekkiye’sinde geçen (1/270-271) “Allah’ım! Ben seni hakkıyla medh-u sena edemem. Sen kendini sena ettiğin gibisin.”3, hadisi bu hususa çok güzel bir misaldir.
HÂLİ TARTMAYAN MAKAM
Bazan öylesine makam yükselir ki hâli tartamaz, manayı yansıtmak namına resmen aynaya bakar gibi konuşurlar da dinleyen anlayamaz.
“Vallahi, benim bildiklerimi bir bilseydiniz az güler çok ağlardınız, yatakta hanımlarınızla yatmaktan lezzet alamaz, Allah’a feryad ederek yollara, dağlara fırlardınız.”4, manasındaki hadisi de bu makamda değerlendirmek icap eder.
Hz. Ali, “Perde-i gayb açılsa yakînim ziyadeleşmeyecek” der. Yani “Aradan perdeler kalksa Allah’ı, melekleri, peygamberleri, kabri, Mahşeri, Mahkeme-i Kübrâyı, Mizanı, Sıratı, Cenneti, Cehennemi görsem, imanımda bir artma olmaz. Çünkü görüyor gibi inanıyorum” demek istiyor.5
Dipnotlar:
1 Zümer 39/67
2 Bediüzzaman Said Nursi, mektubat, s. 164 (19. Mektup); Kadı İyaz, Şifa, 1:308; Müslim, 4:147, 2148
3 Müslim, Salât, 222; “Mâ arafnâke hakka marifetike Ya Ma’rûf (Ey bütün mahlukat tarafından bilinen Rabb’im, seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık).”
4 1- Riyazü’s-Salihîn, 1:440 (Tirmizî).
5 Şaban Döğen, https://www.yeniasya.com.tr/
2007/05/04/yazarlar/sdogen.htm#:~:text=Ali%2C%20%E2%80%9CPerde%2Di%20gayb,g%C3%B6r%C3%BCyor%20gibi%20inan%C4%B1yorum%E2%80%9D%20demek%20istiyor