Yakın Tarih Yazıları...
Kendi içinde bir koalisyon gibi
Mondros Antlaşması (30 Ekim 1918), Osmanlı hükûmetinin yenilgiyi kabullenmesi anlamına geliyordu.
Mağlubiyetle neticelenen bu savaşın (I. Dünya Harbi) sorumlusu olarak da, İttihat–Terakki Fırkasının üst düzey kademesi görülüyordu.
"Hatalar, günahlar başa verilir" kaidesince, onlar da bu realiteyi kabul etmiş olmalı ki, İttihatçı liderler olarak bilinen Enver, Talat ve Cemal Paşalar, 2 Kasım (1918) gecesi bir Alman denizaltısıyla gizlice yurdu terk ettiler.
Ardından, İttihatçıların tevkifine başlandı. Kaçan liderler için de, bulundukları yerde yakalanıp mahkemeye sevk edilmesi emri çıkartıldı. (Eski Sadrâzam Said Halim Paşa ise, İstanbul'un işgalinden sonra Malta'ya sürülmüş, oradan da İtalya'ya geçmişti.)
Ne var ki, gidenlerin, kaçanların hiçbiri yakalanamadığı gibi, yurda bir daha dön(e)mediler. Meselâ:
1) Talat Paşa, Berlin'de bir Ermeni terörist tarafından, vurularak öldürüldü. (15 Mart 1921)
2) Said Halim, Roma'da bir Ermeni terörist tarafından vurularak katledildi. (7 Aralık 1921)
3) Cemal Paşa, Türkiye'ye dönme hazırlıkları içindeyken, Tiflis'te iki Ermeni komitacı tarafından vurularak öldürüldü. (21 Temmuz 1922)
4) Enver Paşa, Buhara taraflarında Bolşevik Ruslarla Müslüman Türkler arasında yaşanan bir çatışma esnasında, Rus bombardımanı altında şehit düştü. (4 Ağustos 1922)
Görüldüğü gibi, yurt dışına kaçan İttihatçı liderler, gittikten sonra birlikte hareket etmediler, bir arada hiç bulunmadılar.
Demek ki, onları da ayrı ayrı değerlendirmek gerekiyor. Zira, birbirinden farklılık arz eden yönleri var.
Görüntü itibariyle de, bir cemiyet etrafında ittihat etmiş tuhaf bir koalisyonun mensupları gibiydi, İttihatçılar.
İttihatçılar, kendi kurdukları mahkemede
Osmanlı'nın son döneminde kurulan Divân–ı Harb–i Örfî (Sıkıyönetim Mahkemesinin 10 yıl arayla (1909–19) değişen karakteristik yapısı, "etme–bulma dünyası" bakımından da son derece çarpıcı bir misâl olarak tarihe geçti.
27 Nisan 1909'da Sultan Abdülhamid'i deviren ve Meşrûtiyetin canına okuyarak muhaliflerini Divân–ı Harb–i Örfî'de yargılatan İttihatçılar, kaderin garip tecellisi olarak, kendileri de tam tamına on yıl sonra aynı Divân–ı Harb–i Örfî'de yargılanmak durumunda kaldı.
28 Nisan 1919'da İstanbul'da fiilen çalışmaya başlayan mahkeme, savaş suçlusu (I. Dünya) olarak addedilen asker–sivil İttihatçıları yargılamaya başladı.
Bu günlerde, İstanbul işgal altındaydı. Sadrâzamlık makamında ise, İngiliz yanlısı Damat Ferit Paşa vardı.
Divân–ı Harb–i Örfî'de ilk duruşmaların yapıldığı günlerde, mahkemenin başkanlığını Nâzım Paşa yapmaktaydı. Ancak, daha sonra mahkemenin başkanı değişti. Nazım Paşanın yerine "Nemrut Paşa" lâkabıyla bilinen Kürt Mustafa Paşa getirildi.
Basit gibi görünen bu görev değişikliği bile, Ferit Paşanın serfuru ettiği işgalci İngiliz Yüksek Komiserliği tarafından dayatılmıştı. Nitekim, aynı işgalcilerin baskısı altında hareket eden mahkemenin kararıyla, 8 Nisan günü Boğazlıyan Kaymakamı M. Kemâl Bey, Bayezid Meydanında asılarak idam edildi.
Ona isnat edilen suç şuydu: "Ermeni tehciri'ndeki menfî tutum."
* * *
Yine işgalcilerin dayatması sonucu, tevkiflere daha evvel başlanmıştı.
Tevkif edilenler arasında eski Sadrazam Said Halim Paşa, eski Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi, Fethi (Okyar) Bey, Ziya Gökalp, Abbas Halim Paşa, Ahmed Emin (Yalman) gibi isimler de vardı.
İttihatçıların ileri gelenleri (Talat, Cemal, Enver...) ise, aylar öncesinden yurdu terk ettikleri için, gıyâben tevkif edildiler.
Dikkat edilmesi gereken bir nokta da şudur: Sadece İttihatçı diye bilinenler değil, işgale karşı, ya da "İngilizlere muhalif" diye bilinen hemen herkes tevkif ediliyordu.
Nisan ayı sonlarına doğru mahkemeye çıkarılmak üzere yakalananların sayısı 250'nin üzerine çıktı. Bunların arasında, meselâ Kars İslâm Şûrasının hamiyet sahibi 11 üyesi de vardı.
Yakalananların bir kısmı idamla yargılanıyordu ki, 15 Mayıs'ta İzmir'in Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmesi, mahkemenin de seyrini değiştirdi.
İdam yerine, yakalananların çoğu İngiliz idaresindeki Malta Adasına sürgün olarak gönderilerek, doğacak tepkiler bir ölçüde hafifletilmeye çalışıldı.
Malta sürgünleri
İstanbul'da tutuklu bulunan İttihat–Terakki mensubu yaklaşık 70 kişilik bir grup, Malta adasına gönderildi. (28 Mayıs 1919)
İtalya'nın güneyinde yer alan ve bugün küçük bir ada ülkesi olan Malta, o tarihlerde bir İngiliz sömürgesi durumundaydı.
İngilizler, İstanbul'u işgal ettikten sonra, kendilerine muhalif gördükleri mevki ve kabiliyet sahibi hemen herkesi fişleyerek takibe aldılar. Bir kısmını da "kukla hükümet"in marifetiyle tutuklama cihetine gittiler.
Tutuklananların ekseriyetini İngiliz muhalifi ve "savaş suçlusu" olarak addedilen eski İttihatçılar teşkil ediyordu.
Ancak, en az İttihatçıların toplamı kadar başka fikirden kimseler de vardı, tutuklananlar arasında.
Böylelikle, Malta sürgünlerinin sayısı çoğaldı ve yekûnu 150'ye vasıl oldu.
Esirler takas edildi
1919'un 28 Mayıs'ında başlayan tutuklama ve sürgünler, 1920'nin Kasım ayı sonlarına kadar devam etti. Sürgünlerin serbest bırakılmasına ise, ancak 23 Ekim 1921'de başlanabildi.
Aslında, Malta sürgünlerini bu tarihte serbest bırakmaya da İngilizlerin niyeti yoktu. Ancak, Anadolu'yu işgal etmekle meşgul bazı askerlerinin de Millî Kuvvetler tarafından esir edilmesi, İngilizleri hiç istemedikleri bir noktaya getirmiş oldu.
Ankara hükümetiyle bir anlaşma/uzlaşma eğilimine giren İngiltere, 23 Ekim 1921 tarihi itibariyle elindeki sürgünleri Anadolu'daki esirlerle takas etmeye razı oldu.
Takas işlemi, aylarca devam etti. Malta'ya sürgün edilen meşhûr İttihatçılardan bazılarının isim ve ünvanları şöyle:
Ali Fethi Okyar: Mebus, Eski Dahiliye Nazırı; M. Kemal'in yakın adamlarından.
İsmail Canbulat: Eski Dahiliye Nazırı; 1926'da İzmir Sûikasti bahanesiyle yargılanarak idam edildi.
M. Şükrü Bleda: Burdur mebusu, İttihat–Terakki Genel Sekreteri.
Şükrü Kaya: Mülkiye Müfettişi; Cumhuriyet döneminde İçişleri Bakanı.
Said Halim Paşa: Eski Sadrâzam; Türkiye'ye dönmeyenlerden.
Ziya Gökalp: Ergani mebusu, üniversite hocası; M. Kemal'in "fikrimin atası" dediği Kürt asıllı Türkçü.
Kara Vasıf: Karakol Cemiyeti kurucusu.
* * *
Maltaya sürgün edilen meşhûr olmuş diğer bazı isimler ise şunlar:
Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi: Şeyhülislâm; eski başbakanlardan Suat Hayri Ürgüplü'nün babası.
Ahmet Ağaoğlu: Afyonkarahisar mebusu, Darülfünûn hocası, yazar.
Rauf Orbay: Mondros Mütarekesini imzalayan eski Bahriye Nazırı, Sivas mebusu; bilâhare (1923) Başbakan ve 1924'te TCF'nin kurucularından.
Cevat Çobanlı: Komutan; Çanakkale ve İstiklâl Harbi kahramanlarından.
Süleyman Nazif: Eski Musul ve Bağdat valisi, şair–yazar; İstanbul'un işgali üzerine kaleme alınan ve gizlice basılan "Kara bir gün" başlıklı makalenin yazarı.