-Demokrat Başbakan - İslâm Yaşar’ın Kaleminden... -27-
Said Nursî’nin, şeair-i İslâmiyenin ihyası hususunda ilk iki teklif kadar ehemmiyet verdiği üçüncü tavsiyesi ise Ayasofya’nın ibadete açılması idi. O Ayasofya’nın ibadete açılmasına, ittihad-ı İslâmın gerçekleşme merhalelerinden biri nazarı ile bakıyordu.
Said Nursî’nin, şeair-i İslâmiyenin ihyası hususunda ilk iki teklif kadar ehemmiyet verdiği ü-çüncü tavsiyesi ise Ayasofya’nın ibadete açılması idi. O Ayasofya’nın ibadete açılmasına, ittihad-ı İslâmın ger- çekleşme merhalelerinden biri nazarı ile baktığından, yıllarca ‘Türklerin İslâmiyeti terk ettiği, Hıristiyan olduğu’ yalanlarına maruz bırakılan İslâm âleminin, Türkiye’yi dinî cihetiyle daha iyi tanıması açısından zarurî görüyordu.
“Bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişânı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Camii” (Şuâlar s: 335) İslâm âleminin ortak değeri idi.
Onun için Nurcular’ın yanı sıra başka cemaat, câmia, cemiyet ve millete mensup kişilerden de sık sık böyle taleplere, tekliflere muhatap olan Adnan Menderes’in de mahzun mabedi içine düşürüldüğü elim hüzünden kurtarmak istediği muhakkaktı.
Lâkin içeride Halk Partisi mensupları Ayasofya’nın kapatılmasını M. Kemal’in mü- him icraatlarından biri olarak görmeleri, dışarıda da ekser Hıristiyan devletlerin Ayasofya’nın açılmasını kendilerine meydan okuma şeklinde telâkki etmeleri yüzünden, içeride ve dışarıda şiddetli mu- halefetle karşı karşıya kalacağını biliyordu.
Genel seçimler bir yıl öne alınıyor
Memleketin içine sürüklenmek istendiği buhran sadece bunlarla sınırlı değildi. Ekonomik dengeler bozulmuş, yatırımlar azalmıştı. İslâm Demokrat Partisi’nden sonra Millet Partisi’nin de dini siyasete âlet ettiği iddiasıyla mahkeme tarafından kapatılması siyasî ve içtimaî çalkantıların artmasına sebep olmuştu.
Bu ve benzeri hadiselerin, memleketin ve partisinin geleceğini tehlikeye sokacağını düşünen Adnan Menderes; arkadaşları, danışmanları ve parti kurmayları ile görüşerek normal şartlarda 1958 yılında yapılması gereken genel seçimleri bir yıl öne almaya karar verdi.
Yine meydanlardaydı Menderes. Her gittiği yerde meydanlar yine doldu. O, maharetle kullandığı güzel Türkçesi ile heyecan dolu konuşmalar yaptı, ahâlinin çok iyi bildiği hassas noktalarına dokundu, değerlerini dile getirdi ise de halkı heyecana getiremedi.
Onları coşturamayınca kendisi de şevkini, coşkusunu kaybetmeye başladı.
Adnan Menderes’teki coşku eksikliği, şevk kırıklığı çok geçmeden Demokrat Parti’nin ge- nel merkezine ve mahallî teşkilâtlarına da aksedince, meydanlar kadar siyasî hareketlerin hararet kaynağı sayılan kahvehane sohbetleri de durgunluktan, tutukluktan nasibini aldı.
Halk Partisi ihtilalcileri kullanıyor
Buna mukabil Halk Partisi, bilhassa üniversite gençliğinin hürriyet temayülünü ve işçi sınıfının hak arayışını istismar ederek kendisine her şekilde kullanabileceği iyi bir içtimaî, siyasî zemin buldu. Yıllardır irtibat hâlinde olduğu rütbeli ve sıfatlı ihtilâlcileri de kullanarak siyasî dengeleri değiştirmeye çalıştı. Ama Demokrat Parti ile halkın irtibatının kesilmesinde sayısı ve tesiri hızla artan muhalefet yanlısı gazetelerin, dergilerin tesiri büyüktü.
Halkın, dinî temayüllerinden dolayı Menderes’i sevip desteklediğini gören bazı muhalif yazarlar, Demokratlar’ın dinî de- ğerlere Halk Parti’lilerden daha uzak olduğunu yazarak dindar ahâlinin teveccühünü başka mecralara çekme gayreti içine girdiler.
Nurcular ve Demokratlar
“Nurcular büyük yekûn teşkil eder. Demokratlar’a bir nokta-i istinattır. Fakat Demokrata karşı eski partinin müfrit ve mason veya komünist mânâsını taşıyan kısmı, iki müthiş darbeyi Demokratlar’a vurmaya hazırlanıyorlar. Eskiden nasıl Ahrarlar iki defa başa geçtikleri hâlde, az bir zamanda onları devirdiler. Onların müttefiki olan İttihâd-ı Muhammedî efradının çoklarını astılar ve ‘Ahrar’ denilen Demokratlar’ı kendilerinden daha dinsiz göstermeye çalıştılar. Aynen öyle de şimdi bir kısmı dindarlık perdesine girip Demokratlar’ı din aleyhine sevk etmek veya kendileri gibi tahribata sevk etmek istedikleri katiyyen tebeyyün ediyor.” (Beyanat ve Tenvirler s: 204)
Bediüzzaman oy kullandı
Bediüzzaman’ın ikazlarına rağmen, bazı Nur Talebeleri, Said Nursî’den mezkûr dersi almadan önce mahallerindeki adayların hangi partiye mensup olduklarına bakmaktan ziyade İslâmiyete yakınlıklarını esas almışlar ve çalışmaya başlamışlardı. Isparta’daki bazı talebeleri de Barla’da kaldığı yıllarda Üstadlarına çok eziyet eden Tevfik Tığlı’nın Demokrat Parti’den milletvekili adayı olduğunu öğrenince Bediüzzaman’a dost olan Halk Partili adayı desteklemek için köylere giderek Tığlı’nın aleyhinde konuşmalar yapmışlardı.
Bunu haber alan Said Nursî, Tevfik Tığlı’nın aleyhinde çalışan talebelerini yanına çağırıp yaptıklarının yanlış olduğunu söyledi. ‘Mecliste kanunlar parmak hesabıyla çıkar. Milletvekilleri partilerinin kararlarına uymak zorundadırlar’ (Son Şahitler c: 1, s: 210) diyerek onların Demokrat Parti için çalışmalarını tembih etti.
Talebeleri onun ikazı üzerine o köylere giderek Demokrat Parti lehine çalıştı. Said Nursî bununla iktifa etmedi. ‘Benim reyim ehemmiyetlidir’ (Şahiner s: 416) diyerek 27 Ekim 1957 Pazar günü yapılan seçimlerde, evinin yakınındaki Bey Camii’nde kurulan seçim sandığına gitti. Demokrat Parti’ye verdiğini ihsas ederek reyini kullandı. İlk haberler hiç de iç açıcı değildi. Demokrat Parti, Halk Partisi’nden önde olsa da rey kaybettiği belli idi. Bilhassa Ankara’da açılan sandıkların çoğunda Halk Partisi önde idi.