"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Ben siyasette bulunduğum sürece ticaret yapmana müsaade etmem”

İslam YAŞAR
16 Mart 2018, Cuma
Evin büyük oğlu Yüksel, yurt dışında Siyasal Bilimler Fakültesi’ni bitirip iyi derecede Fransızca öğrenerek Türkiye’ye döndüğünde ilgi ve dikkatler onun üzerindeydi. “Tahsilini tamamladın, şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?” dedi Adnan Bey Yüksel’e. “Babacığım, her ne kadar Siyasal ve Hukuk Fakülteleri’ni bitirmişsem de izin verirseniz ticaret hayatına atılmak istiyorum” dedi o da. “Ben siyasette bulunduğum sürece senin ticaret yapmana müsaade etmem.”

O hadiseyi hatırlayıp şarkıyı mırıldanarak başbakanlığa geldiğinde ayakkabıları çamurlu paçaları kıvrıktı. Üzeri toz toprak içindeydi. Kimseye görünmemeye çalışarak her zaman yaptığı gibi yine soğuk su ile duş aldı, Samanpazarı’ndaki terzi İsmet’e yeni diktirdiği elbiselerini, Beyoğlu’ndaki Zara’ya diktirdiği gömleğini giydi, Avrupa’dan aldığı Bally marka siyah ayakkabılarının bağını itina ile bağladı. Uğur saydığı dört yapraklı yonca ve minyatür fil figürlerini eli ile yoklayarak çalışma odasına geçti. 

“Hizmet ve daima hizmet. Bütün tehlikeli heyecanlar ile en tehlikeli neviden fesatçıların ve bozguncuların asla dayanamayacakları en kudretli silâhımız hizmettir. Hizmetlerimizi vatan sathında müşahade etmek saadetimiz ve gururumuzdur.” (a.g.e. s: 100)  

İçim yanıyor Samet!

Bir ara pencereden dışarıya bakınca, yüzüne vuran esintiden anladı havanın çok sıcak olduğunu. Odası serin olsa da o esintinin tedaisi ile içinin yandığını hissetti. Yanına gelip kendisinden bir adım kadar geride duran arkadaşı Samet Ağaoğlu’na yaklaşmasını işaret edip dışarıyı gösterdi.

“İçim yanıyor Samet içim. Bu sıcak rüzgâr şimdi Anadolu’yu kavuruyor. Bilirim bu yel estikçe köylünün içine düştüğü kederi. Toprak kurumakta, kısacık ekinler sararmaktadır. Duâdan başka bir şey yapamazlar. Bu verimli, paha biçilmez topraklar üzerinde nasıl olur da sefalet yer bulur.” 

Bunca yıl, böyle bir memleketin bu kadar geri kalmasına, yazın sıcaktan kavrulmasına, kışın soğuktan donmasına bir mânâ veremediğini söyledi. Bunun müsebbibinin, kara sabanla çift süren, yağmur için yaz sıcağında gökyüzünde bulut gözleyen, düvenle harman sürüp yelle nadas savuran köylü olmadığını, asıl suçlunun oralara gelişmiş âlet edevât götürmeyen devlet adamları olduğunu anlattı. 

“Biz yeni yeni tek bir vatan, tek bir millet oluyoruz. Tıpkı Fatih zamanındaki gibi. Fatih Anadolu’daki çeşitli Oğuz boylarını birleştirdi. Biz de memleketi birleştirmek, yeniden kurmak zorundayız. Bir şehir diğerini tanımaz. Yol yok iz yok, kuş uçmaz kervan geçmez. Böyle vatan olmaz” dedi. (a.g.e. s: 103) 

Her zamanki gibi yine o gün de gece geç saatlere kadar başbakanlıkta çalışacaktı, sonradan vazgeçti. Bazı bakanlar, milletvekilleri ve çalışma arkadaşları ile memleket meselelerini görüşmek, hizmet faaliyetlerini gözden ge- çirmek için on beş yirmi kişilik bir grubu akşam evine yemeğe dâvet etti. Akşam olunca o gün eve erken dönen Adnan Beyle birlikte misafirlerini karşıladı. 

Aile meclisi toplanıyor

Gece geç saatlere kadar hem yediler içtiler, hem konuştular. Misafirler ikişerli üçerli gruplar hâlinde dağıldılar. Herkes yorgundu, ama evin ve çocukların da görüşülecek meseleleri vardı. Berin Hanım, aile meclisinin toplanmasını isteyince Adnan Bey itiraz etmedi. Annelerinin seslenmesi üzerine Yüksel, Mutlu ve Aydın da gelince aile meclisi başladı.

İlk sözler her zaman olduğu gibi yine samimî sevgi ve saygı izhar eden ifadelerdi. Hepsi sevildiğinden sayıldığından emin olduğu için bu seremoni fazla uzun sürmedi. Evin büyük oğlu Yüksel, yurt dışında Siyasal Bilimler Fakültesi’ni bitirip iyi derecede Fransızca öğrenerek Türkiye’ye döndüğünden ilgi ve dikkatler onun üzerindeydi.

“Tahsilini tamamladın, şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?” dedi Adnan Bey Yüksel’e.

“Babacığım, her ne kadar Siyasal ve Hukuk Fakülteleri’ni bitirmişsem de izin verirseniz ticaret hayatına atılmak istiyorum” dedi o da.

“Ben siyasette bulunduğum sürece senin ticaret yapmana müsaade etmem.”

“Ne yapmamı istersiniz?”

“Devlet memuriyetine gir.”

“O hâlde izin verin, Dışişleri Bakanlığı’nın açtığı imtihanlara gireyim.”

“Allah muvaffak etsin.”

Bu konuşma ailenin diğer fertlerine verilen fiilî bir ders gibiydi. Adnan Bey, çocuklarından hiçbirinin herhangi bir işte babalarının başbakanlık sıfatını kullanmalarını istemiyordu. Başkalarının bu yakınlığı istismar etmelerine zemin hazırlayacak işlerde çalışmalarına da razı değildi. 

Adnan Bey, oğullarının da kendisinin hassasiyetine hak verip saygı duyduklarını ve hangi şartla olursa olsun ihlâl etme temayülü içine girmediklerini görünce rahatladı. Yüksel’den sonra Mutlu’nun ve Aydın’ın da tahsil şartlarını gözden geçirip girecekleri imtihanlara nasıl hazırlanacaklarını konuştular. 

Yer yer yapılan şakalar, lâtifeler, ciddî telkinler, tavsiyeler ve nasihatlerle uzun süre devam eden aile meclisinde, hiçbirinin hiçbir meselede başbakanlık sıfatını veya devlet imkânlarını kullanmaması hususunda mutabık kaldılar. Adnan Bey, ailenin bütün yükünü omuzlayarak kendisinin millet hizmetine daha fazla zaman ayırmasını sağlayan eşine ve mesele çıkarmayan çocuklarına teşekkür etti.

Erkenden kalkış

Menderes ailesinin çok ender yaşadığı bir beraberlikti bu. Aile meclisi, hiçbirinin hiçbir zaman u- nutmayıp her zaman hasretle hatırlayacağı kadar samimî ve hepsine hayatî hasletler kazandıracak derecede verimli geçti. Adnan Bey o gece, devlet işlerinin ve millet hizmetinin yanında ailesinin meselelerini de görüşmenin rahatlığı içinde uyudu.

O gün aile meclisinde aldıkları kararlardan biri de Adnan Bey’in ailesine daha fazla zaman ayırması, çocukların eğitimi kadar eğlenip dinlenmeleri ile de ilgilenmesi, onları sinemaya, tiyatroya götürmesi idi. Bu kararı hemen hayata geçirdiler ve operaya gittiler. 

Yine gece çok geç yatmasına rağmen sabahleyin gün ışımadan kalktığı günlerden biriydi. Vâliye telefon ederek yanına gelmesini söyledi. O gelinceye kadar giyinip hazırlandı ve birlikte çıktılar. Yürürken ondan şehrin asayişi ve idarenin işleyişi hakkında bilgi aldı, aksayan yönlerin düzeltilmesi için yeni talimatlar verdi. 

Yürüyüş güzergâhını, birkaç şantiyeye uğrayacak şekilde ayarladılar. Yol boyu gelen geçen vatandaşlarla selâmlaştılar, dükkânını açan bakkala, tezgâhını kuran esnafa hayırlı işler dilediler. Şantiyelerde işçilerle birlikte çaylı simitli kahvaltı yaptılar, hayırlı işler dileyip ayrıldılar.

Mabedsiz şehir

Her gün sabah yürüyüşünde küçük veya büyük bir tepeye tırmandığı hâlde o gün hep düzlüklerde yürüdüğünü hatırlayınca yürüyüş güzergâhı üzerinde bulunan Kocatepe’ye doğru döndü. Çaresiz onu takip eden vâlinin nefes nefese kalmasına aldırmadan tepeye çıkıp uzun uzun etrafına bakındı. Koca şehirde hiç kubbe, minare gibi bir mabet emaresi göremeyince bazı çevrelerin şehre takmaya çalıştıkları sıfatı mırıldandı.

“Mabetsiz şehir.”

O sırada hatırladı Ahmet Emin Yalman’ın bir makalesinde yazdığı ‘Bütün başkentler büyük bir mabedin etrafında kurulmuştur. Bu hurafeden kendini kurtaran tek başkent Ankara’dır’ sözlerini. 

‘Bu tepede bir cami vücuda getirebilirsek hem Yalman’ı fiilen tekzip etmiş oluruz, hem de şehri o meş’um sıfattan kurtarırız’ dedi.

Vâlinin, söylediklerini duyduğu hâlde müsbet veya menfi bir fikir beyan etmediğini görünce, tepenin büyük bir camiye tahsis edilmesi için gereken muameleleri yapmasını istedi. Hemen cami yaptırma derneği kurdurdu. Babasından kalan saf kan İngiliz atlarını yüz bin liraya sattı ve o parayı caminin temelinde kullanılmak üzere derneğe bağışladı.  

Her zamanki gibi yine oldukça yüklü bir programı vardı Adnan Menderes’in. Önceki gün erken ayrıldığından masasının üzerine ko- nan evrakları okuyup imzalamakla başladı işe. Hatalı yazıldığı veya muktezasını uygun görmediği için bazı evrakları imzalamayıp geri gönderdi. Toplantıya girmeden önce bakanlar kurulunun gündemini tekrar gözden geçirmek istedi.

Okunma Sayısı: 6904
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı