Cenab-ı Hakk, bu dünyayı imtihan için hâlk etmiştir. Şeytanlar insanlarla çok uğraşır.
İnsanın yapması gereken çok vazifelerinden bir tanesi de sekerata düşmemek olmalıdır.
Peki sekerat nedir? Sekerat, sekr kökünden gelir. Lügatte sekr; aklın devre dışı kaldığı hal, şuursuzluk hali, tasavvufta mânevî sarhoşluk gibi manalara gelmektedir.
İnsanları, iman ve Kur’ân hakikatlerinden uzaklaştıran, her şey ve şeytanların tuzakları sekerattır.
Bediüzzaman Hazretleri bir eserinde, “sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şüpheler verip tereddüde düşürebilir” der. Sekerat vakti yani ölüm anında, kişi kendinden geçiyor. Sarhoş gibi oluyor. Ruhuyla, cesedinin birbiriyle irtibatını kuramadığı, dış dünya ile irtibatı kesiliyor. Şeytan bizim sekerat anımızı kollar, o “an”ı yakaladığında, vesvesesini icra eder. İnsanın imanı aklındadır. Şeytan da akla tereddüt verip aklı devre dışı bıraktırmak istiyormuş.
Peygamberimiz (asm) bir hadisi şeriflerinde, “Aklı olmayanın dini yoktur” diyerek, aklın dindeki ehemmiyetini vurgulamıştır. Şeytan da bunu bildiği için vesvesesiyle aklı devre dışı bırakmak istiyor.
Şeytan, insanın aklını meşgul ederek imansız gitmesine çalışır.
Risale-i Nur Külliyatında, insanı sekerata sokan bazı haletlere bir göz atalım:
“Zîşuura vazifesini unutturan gafletten ve şükrünü unutturan sarhoşluk”
“Fâni boğuşmaları ve hadiseleri merakla takip etmek bir nevi sarhoşluktur…”
“Gençliğin lezzetli sarhoşluğu…”
“Dalâlet sarhoşluğu…”
“Cehalet sarhoşluğu…”
“Derdi-i maişet sarhoşluğu…”
“Hamiyet-i milliye sarhoşluğu…”
Süfyan’ın; İbtal-i his hizmeti gören cazibedar oyuncaklar ve uyutucu hevesat ve fantaziyeleri…”
Süfyan’ın dâm’ına düşüren: “… dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid’aları birer cazibedarlık ile pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder”
Allah’tan, İslâmın emir ve yasaklarından koptuğumuz an sekerattayız.
Yine Bediüzzaman Hazretleri bir başka eserinde: “Şehid, kendini hayy bilir. Feda ettiği hayatı, sekerât’ı tatmadığından, gayr-ı münkatı’ ve bâki görüyor”.
Bakara Sûresi 2;154. Ayetinde, Cenab-ı Hakk: “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilâkis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz.” âyetinin farklı bir manası...
Meslek ve meşreb alanlarının da sekeratı vardır. Öğretmenliğin, doktorluğun…
Bir doktor, hastalıkla ilgili bir konuyu, doktorlukla alâkası olmayan bir meslek erbabıyla meşveret etse; o meşveret doktorluğun sekeratını ilân etme demektir.
Nur Talebesi biri, Risale-i Nur’la alâkalı bir mevzuyu; Risale-i Nur’la alâkası olmayan birisiyle meşveret etse; Risale-i Nur’un sekeratını ilân etmek demektir.
Risale-i Nur meşrebinde yapılan sadâkatsizlik, insanı manevî sekerata sokar. Tesanütsüzlük, ihlâssızlık... insanın manevî sekeratını başlatır.
Lem’alar, 10. Lem’anın 7. Şefkat tokatından bir misal: Şam’lı Hafız Tevfik kendi ifadesiyle, Nurlar’dan 8 ay müddetle, istifade edememesinin gerekçesini, “Üstadım’ın en mühim bir düsturu olan iktisada ve kanaate riayet etmediğimden…” olarak izah etmektedir.
Şeytanın; bizlerde, aklı devre dışı bıraktığı hallerimiz yok mu?
Bu tür meşgaleler; bizleri iman ve Kur’ân hakikatlerinden uzaklaştırıyor. Cenab-ı Hak hatıra getirilmiyor. Yani bunlar manevî sekeratı yaşadığımız anlar...
Maddî sekeratta insanın cesedi ölürken, imandan, Kur’ân’dan, iman ve Kur’ân hakikatlerinden, Allah’tan uzaklaştıran, irtibatı kopar her şeyle de ma- nevîyatı ölüyor. Kalbi ve ruhu ölüyor.
Cenab-ı Hak bizleri bu manada sekerat’a düşürmesin. Amin.