"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zulüm eleştirilirken mazlumun kusurları söylenir mi?

İbrahim ERSOYLU
18 Haziran 2021, Cuma
İslâm’a göre zalimle mazlumun kimliği önemli değildir; kim olursa olsun zalime karşı çıkmak, kimliği ve inancı ne olursa olsun mazlumu savunmak Müslüman kişinin insanî ve dinî bir vazifesidir. O, bu vazifeyi usûlüne uygun olarak her hal ve şartta yerine getirmelidir.

Zalim babamız, öz kardeşimiz de olsa ona karşı çıkmak, mazlum değil Müslüman, gayr-i Müslim bir kâfir de olsa, zulümden kurtulması için ona yardım etmek lâzımdır.

Peygamber Efendimiz (asm), “Biriniz bir haksızlığa/ zulme şahit olduğunda onu eliyle, bununla gücü yetmezse diliyle düzeltsin, onunla da yapmaz ise kalbiyle o işe buğzetsin;“ ‘Ya Rab! Ben bu işe razı değilim’ desin.” O da imanın en alt seviyesidir” (Ebu Davut, Salat 242; Tirmizi, Fiten,11) buyurmuştur.

Peygamberimiz başka bir Hadiste, “Bir topluluk, içlerinde işlenen kötülüklere/ zulümlere şahit olanlar, güçleri yettiği halde ona engel olmazlarsa hepsine belâ nazil olması yakındır” (Ebu Davut, Melahim,17; Tirmizi, Fiten, 8) buyurmuştur.

Üstad Bediüzzaman, İstanbul’u işgal eden ve İslâm âlimleriyle istihza eden İngilizlere karşı neşrettiği Hutuvat-ı Sitte eseriyle “Tükürün İngiliz lainin hayâsız yüzüne” diyerek onların zulümlerini yüzlerine çarpmış, TBMM’de namazı küçümseyen malum zalim zatın yüzüne “Kâinatta en büyük hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin hükmü merduttur” diye haykırmıştır. (Sünûhat, s. 224)

 Bir toplumun çoğunluğu zalim şahısların zulmüne fiilen/ yardım ederek veya iltizamen/ sessiz kalarak ya da iltihaken/ katılarak taraftar olmakla iştirak etmeleri, onların umumî musîbete maruz kalmasına sebep olacağını ifade etmektedir. (Sözler, YAY, 2016. s. 199) 

Muzlum kişinin, daha önce işlediği çok kusur ve hataları sebebiyle kaderin hükmüne sebebiyet vermiş olabilir. Bu yüzden o da zulüm yapmış olabilir, ya da zalimle daha önce işbirliği yapmış olabilir. 

İşin doğrusu mazlumun, yaptıklarından pişman olup samimane tövbe ve istiğfar ederek Cenab-ı Hak’tan yardım talep etmesi lâzımdır. Eğer bunu yapmaz ise ahirette mesul olur, dünyada değil. Kaldı ki biz bunu bilemeyiz. 

Ancak onun maruz kaldığı zulümden kurtulmasına yardım sürecinde ona “Senin de şöyle şöyle hata ve kusurların vardı” demek doğru olmaz. Bu tavır, zımnen zalimi zulmünde haklı görmek manasını içinde barındırır.

Mazlum kişi, aldığı haksız ve merhametsiz darbelerle maneviyatı ağır yara almıştır, ruh dünyası çökmüştür. Bu süreçte onun Müslüman kardeşleri tarafından teselliye ve moral takviyesine şiddetle ihtiyacı vardır. 

Bu süreçte onu eleştirmek, onun ruh dünyasının daha çok yıkılmasına sebep olur. Bu tavırla adeta ona zımnen “Sen bu muameleyi hak ettin. Sana oh oldu” mesajı verilmiş olur.  

Üstad Bediüzzaman, her söylediğimizin doğru olması gerektiğini, ancak her doğruyu her yerde söylemenin doğru olmadığını, kâfir bir adama “Ey kâfir!” denmeyeceğini ifade etmektedir. (Münâzarât, s.161)  Vicdanlı, ferasetli bir mü’min, neyi, ne zaman ve nasıl konuşacağını ve yapacağını bilir ve ona göre davranır.

Zulümden kurtulduktan sonra özeleştiri yapmasına ve benzer akibete maruz kalmaması için mazluma daha sonra uygun bir zamanda ve yerde kavl-i leyyinle uyarılar yapmakla yardım edilebilir. Çünkü o aynı zamanda din kardeşimizdir.

Son söz: Rabbimizin en hoşlanmadığı davranış zulümdür. Bir grubun, toplumda işlenen zulümlere karşı çıkması farz-ı kifaye gibi bir vazifedir. Hiç kimse bu vazifeyi yapmaz ise, İlâhî gazabın hepsini kuşatması kuvvetle muhtemeldir. Bu vazife yapılırken mazlumun incitilmesi doğru değildir. 

Okunma Sayısı: 5534
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Haznedar

    30.8.2024 16:53:59

    İbrahim bey, harika ve net bir yazı. Tebrikler. Gereksiz, saçma sapan tartışmalardan uzak, temiz bir kafanın, insaflı bir vicdanın, nefis edebî bir yazısı.. Kaleminize sağlık..

  • Musa

    18.6.2021 22:22:30

    Allah razı olsun çok güzel bir yazı olmuş hocam

  • Halil İbrahim Karahan

    18.6.2021 18:24:42

    Allah razı olsun

  • Zekeriyya Kocalan

    18.6.2021 17:30:39

    Haklısın. mazlumlara sahip çıkılır eleştirilmez. Yarası mümkünse sarılır. Hakkını alabilmesi için yardım edilir. Ama bir mesele daha var.... Buna sebep olan olaylarda net bir şekilde eleştirilmeli. Yani 15 temmuza ve yapanlara karşı net tavır alınmalı. Dışarıdan tenkitler Türkiye'ye zarar veriyor. Eleştirilmeli. Zannederim bu hususta eksik kalınıyor.....

  • Aysuna

    18.6.2021 16:43:45

    Araştırma komisyonu kurulmasına bile izin verilmediği halde masum insanlara "terörist,sülük"diyen zihniyeti bu cuma günü Allah'ın Müntekim ismine havale ettik

  • Aysuna

    18.6.2021 15:16:26

    Allah(cc) razı olsun Saygıdeğer Hocam;Rabb'im maddî-manevî tüm sıkıntılarınızı gidersin İNŞALLAH..

  • Ali

    18.6.2021 14:07:31

    "Zulümden kurtulduktan sonra özeleştiri yapmasına" Zulümden sonra yıllar geçtiği halde; hala odunumun parası diyor, nefsine toz kondurmuyor; ha/ vet cambazlığı yapıyorsa ne demeli. Hele ortamı uygun buldukça intikama hazırlanıyorsa; fiilen/ iltizamen- lazım diye ve iltihaken/ fikren doğru diyerek.. Aklı, feriştah cahcah ve kahtaninin cebinde kuruş olarak duruyorsa. Cahcah da cia' nın kafesinde vahvahsa.. Bu kafa bizi damgaladı ve tarih arşivine kötü diye yazdırdı..!

  • Abdullah Tunç

    18.6.2021 14:01:59

    Yazının doğru,tarafları var.Bunlara katılmamak mümkün değil.Zalime asla taraftar oluna maz.En küçük kalbi bir me yil dahi gösterilemez. Yalnız şu önemli hususu da unutmamak lazım. Gülen'nin meslek ve meşrebi, taviz ve bid'alar üzerine kuruludur.Şahıs merkezlidir.Ve Risale-i Nur'un önü çıkarılan bir projedir.Batıl bir meslek tir.Bu meslekte hedefe,amaca ulaşmak için her şey mubahtır.Yasi ni şerifte;doğru yolda olan ve sizden bir ücret de iste miyen kimselere uyun diye bir İlahi ferman var. Ama gülen taifesi ise sülük gibi insanlara yapışıp,sömürüyorladı.Bukalemun gibidirler.Yani kısaca bu taife kader cihetinde masum de değildir, ama Kendilerine yapılanlar ise (alt tabakadakilere) zulümdür.Yeni Asya gibi gemişi tertemiz ve hiç bir dahili ve harici cereyanla alakası olma yan,bir neşir organında bu taifenin sürekli gün demde tutulması mesleğimize aykırı ve tehlikelidir.Yeni Asya'yı ve zan altına sokar, ve ekeler.Çünkü binlerce mahkeme bu yapıya terör örgütü hükmünü vermiştir.

  • Oğuz Yiğiter

    18.6.2021 10:12:43

    Lafı dolandırmadan, açık ve berrak yazıyorsun İbrahim Hocam. Tebrikler, dualar...

  • Ramazan Çalışan

    18.6.2021 08:15:16

    "Bir kaplan parçalıyor, bir biçare adamı, zafından kaçamıyor. Felaketin sebebi, canavarda vahşettir. Biçarenin zaafıysa, ona bir bahanedir. Vahşet cinayetiyle, zaifi mahkum ediyor." felaketin ve zulmün nedeni zalimin vahşeti ve acımasızlığıdır. Mazlumun zafiyeti de zalime bir bahanedir. "Ademin günahıyla, vücûd mahkûm oluyor." Olmayan bir günah yüzünden mazlumun vücudu zulme mahkum oluyor. Yani mazlum kuzu, zalim kurt oluyor; kurdun kendinden aşağıda su içen kuzuyu yemek için bahane olarak "Neden suyumu bulandırdın?" diyerek kuzuyu yemesi gibi.

  • Ramazan Çalışan

    18.6.2021 08:02:17

    "Bâzen Zaaf Zâlim Olur" "Yeis ile suizandan, zaaf-ı kalb neşet eder. Öyle adam görüyor; zâlimin darbeleri, bir mazlûmu dövüyor, elim darbe iniyor. O mazlumun âlâmı, tabiî aksediyor, o zaifin kalbine, teellümat veriyor. Teellümat incitir, za'fı tahammül etmez. Ondan kurtulmak ister, rahat-ı kalbi için, mazlumun istihkakı, darbe arzu ediyor. Hem bahane buluyor, belki der müstehaktır. Zayıf adam Kalbini rahatlatmak için ise; zulme uğrayan o mazluma "Demek bu adam zulmedilmeyi hak ediyor ki zalim ona zulmediyor." diye kendince bir bahane üretiyor.Sizinde ifade ettiğiniz gibi,Bu tavır, zımnen zalimi zulmünde haklı görmek manasını içinde barındırır.Bu tavırla adeta ona zımnen “Sen bu muameleyi hak ettin. Sana oh oldu” mesajı verilmiş olur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı