Vaktiyle, memleketin birinde, zengin bir tüccar elîm bir kaza geçirir. Tüccarın kan grubu nadir bulunan bir kandır. İmdadına bir Yahudî yetişir ve ona kan verir. İyileşen adam, teşekkür için Yahudî’ye son model bir araba hediye eder.
Aradan birkaç yıl geçer. Zengin tüccarın yeniden ameliyat olması lâzımdır. Doktorlar Yahudî’yi ararlar ve Yahudî gelir ve yine kan verir. Ayaklanan adam, Yahudî’ye bu kere sadece bir kutu “Şam baklavası” hediye etmekle yetinir.
Hevesi kursağında kalan Yahudî, zengin tüccara hediye farkının sebebini sorar. Tüccar şöyle cevap verir: “Artık benim de damarlarımda Yahudî kanı dolaşıyor. Cömert olmamı bekleyemezsin herhalde.”
Bugünkü köşe yazımız, Şam baklavası ile kanlandırılanlar hakkında.
Malumunuz, Suriye kaynıyor. Komşumuz Suriye’de Esad rejimi sona erdi. Kısa adı “HTŞ” olan “Şam Kurtuluş Heyeti” isimli örgüt, Esad’ı devirerek yönetimi ele geçirdi.
HTŞ’nin Esad’ı devirmesiyle birlikte, İsrail de Suriye’ye saldırarak, Suriye’nin kritik savunma ve alt yapı sistemlerini imha etti.
Türk medyası ise İsrail’in Suriye’ye girmesi konusunda kulağının üstüne yatmış durumda. İktidar medyasının gündeminde, Suriye hapishanelerinde yapılmış işkenceler, Esad’ın paralarını toplayıp Rusya’ya kaçması ve göç meselesi gibi magazinsel haberler var.
Dış politika konusunda uzman değiliz. Uzmanları ise söyle söylüyorlar:
İsrail, kutsal kitapları olan Tevrat’ta kendilerine vadedildiğine inandıkları topraklara ulaşmaya bir adım daha yaklaştı. Bu topraklar, onların inancına göre Nil ile Fırat arasında kalan topraklar.
İsrail’in Suriye’ye girmesiyle, Yahudîler bir aşama daha kaydetmiş oldular. Esad’ı deviren HTŞ ise İsrail saldırılarına karşılık vermiş ve hatta onlara tek bir kurşun atmış bile değil.
Yani ülkemiz medyasında yansıtıldığı gibi Suriye özgürleşmedi. “Vadedilen topraklar”a dahil edildi.
Puzzle’ın son parçası ise Fırat’ın kenarındaki topraklar olan Güneydoğu…
Öcalan’ın affı ve sonrasında yapılacak olan anayasa değişikliği ile Türkiye’nin üniter devletten, feodal devlete dönüşümü ufukta!
Bir eyalet haline gelecek olan Güneydoğu’nun yıllar içinde Türkiye’den koparak, İsrail’in puzzle’ına eklenmesi de bu filmin son sahnesi…
Biz değil, uzmanlar böyle diyorlar. Peki, bu komplo teorisi gerçekleşirse, kimin menfaatine olur? Türkiye’nin mi, İsrail’in mi? Elbette, İsrail’in.
O halde iktidar medyasının “sanki Suriye’yi fethetmişiz” ya da “Suriye’yi biz özgürleştirmişiz” gibi yayın yapması demagoji değil de nedir? Üstelik daha birkaç ay önce Erdoğan, Esad’a barış çubuğu uzatmamış gibi…
Bugün Türkiye’de birileri Müslüman bir ülkenin parçalanmasına bir sebeple vesile olmuş ve durumu memnuniyetle karşılıyorsa ve üstelik Türkiye Devleti yayılmacı devletler gibi “Suriye’ye askerî yolla demokrasi getirmekte kararlıyız” diyen bir çizgiye gelmiş ise soralım:
“Sizin devletiniz mazide kaza geçirip kana ihtiyaç duymuş muydu?”
Kan temizliği hacamatı için doğru adres AB üyeliği değil miydi?