Sözlükte korunmak, sakınmak anlamındaki “vikaye” kökünden gelen takva terim olarak âlemde, varlıklarda gördüğümüz özellikleri varlıkların kendisine izafe etmekten kaçınmak, bunların Yaratıcının varlığa yansıyan özellikleri (esma) olduğunu tasdik edip O’na tazimde bulunmak, ayrıca O’nun emir ve yasaklarını ihlâl etmekten uzak durmak” demektir. Daha kısa olarak ise “Allah’ın bütün emir ve yasaklarına uymak ve O’ndan uzaklaştıracak şeylerden sakınmak” şeklinde tanımlanmıştır.
Kur’ân-ı Kerîm’in temel kavramlarından biri olan takva, çeşitli türevleriyle birlikte 300’e yakın âyette geçmektedir. Şuâra Sûresi’nde Nuh, Hud, Salih, Şuayb, Lut (Aleyhimüsselâm) gibi peygamberlerin tebliğlerinden bahsedilirken, onların “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Öyleyse Allah’a karşı takvalı olun ve bana itaat edin” (Şuâra 26/107-108, 143-144, 162-163) dedikleri ifade olunmaktadır. Bu âyetler takvanın bütün peygamberler tarihini içine alan genişlikte bir mahiyet taşıdığını göstermektedir. Ayrıca ilgili diğer âyetlerde Allah’ın takva sahibi mü’minlerle beraber olduğu (Bakara 2/194), Allah’ın takva ehlini sevdiği (Tevbe 9/4), Allah’ın takva sahiplerini Cehennem azabından koruduğu (Duhan 44/56), ahirette en büyük azık ve en çok işe yarayacak şeyin takva olduğu (Bakara 2/197), Gerçekten Allah katında sizin en değerliniz, O’ndan en çok takva üzere olanınızdır” (Hucurat: 13) vb. hususları dile getirilmektedir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursî Kastamonu’da iken yazdığı bir mektupta, “Bugünlerde Kur’ân-ı Hakîm’in nazarında imandan sonra en ziyade esas tutulan takva ve amel-i salih esaslarını düşündüm” dedikten sonra kavramı şöyle tanımlamaktadır:
“Takva menhiyattan ve günahlardan içtinap etmek ve amel-i salih dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır”. Devam eden kısımlarda ise; a) Bu zamanda takvanın tahribat ve menfi cereyanlara karşı en büyük esas olduğunu, b) Farzları yapıp kebairi terk edenin kurtuluşa erişeceği, c) Nur şakirtlerinin bu zamanda en mühim vazifelerinin tahribat ve günahlara karşı takvayı esas tutmak olduğu… gibi hususlarda açıklamalar yapmaktadır. (Kastamonu Lâhikası, 97. Mektup, s. 114)
Allah hepimize Kur’ân’ın takdim ettiği şekilde takva libasını giymeyi, günahlardan kaçınmaya çalışarak ittika içinde hayat sürmeyi, Risale-i Nur dairesi içinde iman ve Kur’ân hizmetlerinde berdevam olmayı ihsan etsin, inşallah.