Sözlükte “güzellik, güzel olmak” anlamındaki hüsn kelimesinin if’al kalıbından mastarı olup “güzel yapmak, güzellik vermek, iyilik yapmak” demektir. Kur’ân terimi olarak ise Allah’a bakan yönüyle “O’nun yarattığı her şeyi güzel kılması, kullarına iyilik ve ikramlarda bulunması; kullara bakan yönüyle onların inanç, düşünce ve davranışlarını güzel yapmaları, başkalarına iyilikte bulunmaları” şeklinde tanımlanabilir.
Kur’ân-ı Kerîm’de çeşitli kalıplarda yetmişten fazla âyette geçen ihsan hem Allah’a hem de kullara izafe edilmektedir. Şu âyette Allah’a izafe edilmekte ve O’nun her şeyi hüsn içinde yarattığı ifade olunmaktadır: “O ki, yarattığı her şeyi güzel yapmıştır.” (Secde 32/7) Teğâbun Sûresi’nin 3. âyetinde de şöyle buyrulmaktadır: “Allah gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı…”: Şu âyette ise ihsan kullara izafe edilmektedir: “İhsan ile muamele ediniz, zira Allah ihsan ile muamele edenleri sever.” (Bakara 2/195) Diğer âyetlerde, meselâ, Allah’ın kullarına adalet ve akrabaları gözetmek ile beraber ihsanı emrettiği (Nahl 16/90), anne-babaya ihsan üzere davranmak gerektiği (Bakara 2/83), ihsanın karşılığını ancak yine ihsan olduğu (Rahman 55/60), ihsan ve takva üzere olanlara Allah’ın büyük ecir vereceği (Âl-i İmran 3/172) belirtilmektedir.
İçinde yaşadığımız âleme bakıldığında, gerçekten hem her bir varlığın eşsiz bir güzellik içinde yaratıldığı hem de başta biz insanlar olmak üzere bütün mahlûkata sayısız ihsan ve ikramlarda bulunulduğu görülmektedir. Üstad Hazretleri’nin de ifade ettiği üzere “İn’am ve ihsan mün’imsiz ve muhsinsiz olmayacağına” göre (Mesnevî-i Nuriye, Katre, s. 51) kâinat baştan başa Yaratıcının her iki anlamda da “muhsin” yani ihsan sahibi olduğunu göstermektedir.