Merhum Hoca Nasreddin bir sohbet meclisinde otururken, söz döner dolaşır gençlik ve ihtiyarlığa gelir.
Hoca efendi durur mu?
“Ben gençlikle ihtiyarlığın bir farkını göremedim.” der.
Etrafındakiler hayret içinde;
“Hocam nereden anladın?” derler. Hoca;
“Şu köşedeki Dibek Taşını gençken kaldıramıyordum, şimdi yine kaldıramıyorum!”
ONLAR ARIYORLAR
Yine bir mecliste sohbet sırasında Nasreddin Hocaya takılırlar;
“Hoca sen saz çalmasını bilir misin?” Hoca bozuntuya vermez;
“Bilirim” der.
Muzipin biri bir saz bulur gelir ve Hoca’nın eline tutuşturur. Zavallı Hoca ne yapsın alır sazı eline, sol eliyle tellerin tam ortasını sıkıca tutar ve diğer eliyle vurur sazın teline. Millet basar kahkahayı ve;
“Hoca, bu sazı çalanlar sol eliyle sürekli tellerin üzerinde gezerler. Böyle saz mı çalınır.” Hoca hiç bozuntuya vermeden;
“Onlar yıllardır arıyorlardı, ben buldum. Aha burası.” der.
NÜKTENİN NOKTASI
Nereye gitsek, hangi meclise iştirak etsek çoğunlukla konuşulan ve sorulan soru şu;
“Olağanüstü hal ne zaman kalkacak?”
Tabi tuzu kuru olanları böyle bir derdi yok.
Ama insan hakları, demokrasi diye bir derdi olanların, Üstad’ın ifadesi ile;
“Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.” diyenlerin, hak, hukuk, adalet diyenlerin derdidir bu.
“Ne zaman kalkar.” diyenlere;
“Biraz zor görünüyor”zira "YILLARDIR ARIYORLARDI ŞİMDİ BULDULAR.” diyorum.”