Bir zamanlar dünyanın göbeğinde güzel mi güzel bir ülke varmış. O ülkede necip bir millet yaşarmış. Bol bol kaynakları olmasına rağmen, bunları ya Avrupa kâfirleri ya Asya münafıkları çalarmış.
Bir zamanlar dünyanın göbeğinde güzel mi güzel bir ülke varmış. O ülkede necip bir millet yaşarmış. Bol bol kaynakları olmasına rağmen, bunları ya Avrupa kâfirleri ya Asya münafıkları çalarmış.
Ülkede bir sürü ceride yayınlanır, fakat bunların tamamına yakını halkı kandırmak için kullanılırmış. Hepsi sahibinin sesi ve yemi nereden yerse onun davulunu çalarmış. Hepsi bir ağızdan hareket ettikleri için, bunlara “Pravda” denirmiş.
Ülkenin becerikli bir de kralı varmış. Ama onun güccücük bir kusuru varmış: Çabuk kanarmış… Sürekli dost ve düşman listesini değiştirir ve "eyyy milletim beni Kesat kandırdı, beni Mobama kandırdı, Metö kandırdı, Potin kandırdı" der işin içinden sıyrılırmış. Halkta çar naçar inanmış görünürmüş. Hatta “Ne kadar açık sözlü, samimiyetle itiraf ediyor” diye sevinen bile varmış.
Bir de “Pembe cam” denilen bir ayna icat edilip bundan her eve taktırılmış. Bu ayna konuşur, olup biteni haber verirmiş. Ama ne yazık ki o da sahibinin sesiymiş. Gerçekleri değil de kralın duymak istediklerini söylermiş hep. Ülkenin vezirlerinden biri öksürse hemen bütün yayınlar kesilir, canlı yayına geçirilirmiş. Ülkenin parası değer kaybederek komşu parası molar dört katı olmuş, ama Pembe cam İinanmayın onlara” diyormuş. Diğer komşu parası muro ülke para biriminin beş katı olmuş, Zift altı katı olmuş, ne gam. Pembe cam “Hadi iyisiniz, iyisiniz zil takıp oynayın” diyormuş.
Eee adı üstünde Pembe cam, her şeyi pembe göstere göstere halkın çoğunluğu inanıp gülüp eğlenmeye başlamış.
Boğa güreşlerinin ve dev arenaların beşiği İspanya kralı Franko’ya sormuşlar:
“Bunca yıl İspanya’yı nasıl idare ettin?”
“Çok kolay oldu, onları beş yüz binlik beşiklerde uyuttum.” demiş.
Bu güzel, ama bahtsız ülkeyi, Pravdalarla, pembe camlarla seksen milyonluk beşiklerde daha ne kadar uyutabilecekler acaba?