Kur’ân’ın nuru kâinatı kuşattığında bir yakîn iner Kadir Gecesi’ne. Kur’ân onda inmeye başlar, onda tekâmül eder, onda inbisat eder. Ramazanın özü, ruhu, çekirdeği
Kadir Gecesi’dir. Çatlar tohumlar, filizlenir Ramazan. Ramazanda biriktirebildiklerimizin, toplayıp bir araya getirebildiklerimizin neler olduğunu görme, adeta kendi içinde kendi nüvesini içinden çıkarabilmenin adıdır Kadir Gecesi.
Ramazan, Kadir Gecesi’nde sümbüllenir, Kadir Gecesi Ramazan’da çiçek açar. Öyle bir şeydir ki bu, birbirinden kopmayan, ayrı düşmeyen iki dostun her Ramazan’da en safi halleriyle dünyamıza konuk oluşudur. Öyle aziz, öyle mübecceldir ki.
Namazın özü Fatiha’dır. Ramazan’ın, orucun özü de Kadir Gecesi’dir. Bize yaşattıkları, Ramazan’ın fihristesidir adeta. En son gelme ve en nurlu zamanları bize bahşetme seferberliğinde geçen Kadir Gecesi, Kur’ân’ın ifadesiyle “bin
aydan hayırlıdır.” Rabbimizin mü’minlere en özel ikramı, en has maidesi,
sofrası.. Zincirin son halkası, mücevherlerin en can alıcısı, gözdesi.. Kadir Gecesi’ne yüklenen anlam o kadar yoğun ve dolu ki. Bu
yoğunluk elbette kültürlere yansıyor, yaşantıya aksediyor. O gün yapılan hayır adına pek çok şey, hep bu yoğunluğun toplumsal
boyutta da taze kalmasını dilemenin tezahürü.. Bir çeşit duâ niyaz, tazarru’… Çocukların sevindirilmesi, infak dağıtılması, o günün bir ayrı heyecanla zikredilmesi… Hep toplumda oluşan o manevî tezahürün açığa çıkmış, vücud bulmuş hallerinden.. Hakeza “her geleni Hızır, her geceyi Kadir bil” yine atasözlerimize yansıyan yansımalarından.
Kur’ân’a, nûra, Ramazanın kalbine, Kadir Gecesi’ne merhaba!