Devletler arası ittifak ve paktların husûle gelmesi, başta barış olmak üzere ülkeler ve milletler arası eğitim ve her türlü ithalat ve ihracatlar ve emsali girişimlere sebep olmuştur ve olacaktır.
Dünyada okuyan 2 milyar gencin bilhassa kendi ülkelerinin üniversitelerindeki uluslar arası fakültelerinde başta İngilizce olmak üzere tedrisat ve eğitim görmektedirler. Dünyada, 200’ü bulan irili ufaklı devletin bulunduğu küre şehrimizde, eğitim ve öğretim ihtiyacacının her gün daha fazla olduğu görülmektedir. Hz. Bedüzzaman, Mektubat adlı eserinde dünyanın şekl-i hazırına bakarak, “Devletler milletler muharebesi tabakat-ı beşer muharebesi tarzına dönmüştür” diye ifade ve tesbitinde bulunmuştur.
Dış politikada barışçı olmak prensibi, İslâm siyasetinde birinci esaslardandır. Asr-ı Saadet ve Osmanlı devlet-i âliyesi bunun gözde numune-i imtisalidir. Bu hususta bir çok örnekler vardır. Bir bardak suda “soykırımı”adı altında fırtınalar koparan Ermeni asıllı kişiler, ABD’de bulunan lobiler, bu örneklerden bazılarıdır. Komşumuz olan ve 6 milyon civarında nüfusa malik olan Ermeniler “Uluslar arası ilişkiler” silsilesinde büyük ses vermektedirler. Haksız oldukları halde ve bu meseleler ve mazinin derinliklerinde kalmasına rağmen tekrar alevlendiriyorlar.
Mümtehine Sûresi 8. âyet-i kerimesi bizi şöyle ikaz eder: “Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adâletli olanları sever.”
Büyük dünya ailesi bu esaslara muhtaçtır ve en büyük rehber kabul etmeleri lâzımdır. Hür ve demokrat ülkeler dediğimiz devletler bunun kendi anayasalarına koymuşlardır. Bilhassa Hz. Bediüzzaman “İsveç Norveç ve Finlandiya” ile ilgili işaretler etmektedir. Çünkü fikri hürriyetin temeli de Asr Sûresinde gelmektedir. Kur’ân’ın sosyal-içtimaî hayata bakan 230 Âyet-i Kerimesi, dünyamızı 14 asır tenvir etmiştir. Kıyamate kadar da bu hükümler devam edecektir.
Başta İslâm dünyası olmak üzere, bütün insanlık âlemi onu aramaktadır. Küçük bir evdeki ailede huzursuzluk ne kadar elim ve acı ise, büyük dünya ailesi de böyledir. Âlem-i İslâm da böyledir. Batı ve doğu blokları da böyledir. BM ve Nato ve emsali kuruluş ve paktlar elbette Kur’ân’a giden veya cüz’i de olsa yansıtan kriterler manzumesidir. 200 ülkenin okuyan bahtiyar öğrencilerinin, dünyada barış ve hürriyetin hâkim olduğu bir dünyanın peşinde oldukları kanaatindeyim.
Yoksuzluk, fakirlik, hürriyetsizlik ve en başında bütün şerlerin başı olan inançsızlık birinci sırada büyük bir engel olarak dururken, insanlık âlemini ateşe vermek anarşizimden başka bir şey değildir. Kendi evini temiz tutan insanların büyük dünya evini kan ve göz yaşına döndürmeye hakkı yoktur. Kan ve savaşta maalesef hukuk bulunmuyor. Hukuksuz bir âlemde vahşet ve dehşet hâkimdir. Bugün yakın komşularımız ve İslâm ülkesi dediğimiz yerler başta olmak üzere mazinin derelerine gittikçe muharebelerin insanlığa bir faydası olmadığı görülmüştür.
21. yüzyılın insanları artık istibdadı istemiyorlar, en küçük çocuktan en büyük dedeye kadar “ben” hava ve görünümündedirler. Ayrıca teknolojinin zirveye çıkması bütün milletlerle rabıta kurması hürriyetin atmosferine sokmuştur. Bu babda Hz. Bediüzzaman “Medenilere galebe çalmak ikna iledir” buyururur. Bu aziz insan da, ve ona gönül veren nuranî şahsiyetler de mazideki bütün işkencelere zulümlere rağmen, ikna metodu ile neşriyat hizmetleri yapmışlardır. Dünyaya bu cihetle baktığımızda çıkış yolu, huzur yolu, saadet yolu burada görülmektedir. İlim dünyasına, eğitimcilere ve siyasilere büyük görev düşmektedir.
NOT: Mi’rac Geceniz mübarek olsun (H. U.)