Kanuni Sultan Süleyman yaptığı her icraatında devrin Şeyhu’l-İslam’ından fetva almıştır.
Tarihe hizmetleriyle adını yazdıran ve verdiği fetvalarıyla öne çıkan Şeyhu’l-İslâm Ebussuud Efendi 30 Ocak 1490 tarihinde Çorum’un İskilip ilçesinde doğmuştur. ‘Hoca Çelebi’ olarak da bilinir. Tam adı Mehmed Ebussuud El- İmadi’dir.
1516’da İnegöl İshak Paşa Medresesi’ne müderris olarak atandı. 1520’de bu görevinden alındı. Kısa süre sonra Davud Paşa, 1522’de Mahmud Paşa, 1525’te Gebze, ertesi yıl Bursa ve 1528’de de İstanbul Fatih sahn-ı seman medreselerinin müderrisliklerine getirildi. 1533’te önce Bursa, sonra İstanbul kadısı oldu. 1537’de Rumeli kazaskerliğine yükseldi. 1545’te Şeyhülislamlığa getirildi ve hayatı boyunca bu görevde kaldı. Osmanlı şeyhülislamları arasında daha çok verdiği fetvalarla tanınır. 23 Ağustos 1574 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
Devleti, sıhhat gibi en büyük mutluluk ve bahtiyarlık addeden şair ruhlu Kanuni Sultan Süleyman, hasta hasta son seferi olan Zigetvar seferine çıkmaktadır. On binlerce kişiden oluşan Osmanlı ordusu geçtiği yerleri imar ederek, çevresine şefkat ve merhamet dağıtarak ilerliyordu. Yediden yetmişe insanlar muhteşem orduyu selâmlıyorlardı.
Zigetvar Kalesi direndikçe direniyordu. Alınması uzuyor, yorgun ve hasta hünkârın ciğerini yakıyordu. Zigetvar düşerken, kendisi de son nefesini veriyordu. Cihan sultanı defnedilmek üzere kendi adına yaptırdığı Süleymaniye Camii avlusundaki türbesine getirilir.
Kabre konulmak üzereyken bir sandık konur ortaya ve tabutun yanına gömülmek istenir. Bu sandığın içinde, kırk altı yıllık saltanatı boyunca Şeyhülislâmdan aldığı fetvalar vardır. Ancak bu durumu kimse bilmemektedir.
Bu olayı dikkatle izleyen ilim ve hukuk abidesi Molla Ebussuud Efendi: Dinimizde cenazenin yanına kıymetli eşyalar konulması caiz değildir. Bu adet Mecusiler’de vardır, dese de orada hazır bulunanlar padişahın vasiyetini bir kez daha hatırlatırlar.
Tekrar söz alan Ebussuud Efendi: Sultan Süleyman Han ne kadar ısrar etse de dinin emirlerini çiğneyecek kadar ısrar etmez.
Çünkü şimdiye kadarki Osmanlı padişahları gibi merhum padişahımız da şeyhülislâmın fetvası olmadan hiçbir iş yapmamıştır, yapılması için emir de vermez. Madem üsteliyorsunuz, açalım sandığı, değerli bir şey varsa gömmeyiz, yoksa gömeriz.
Bunun üzerine sandık Ebussuud Efendi’ye verilmek üzere istenir. Tam verilirken sandık yere düşer ve içinden bir sürü kâğıt yere saçılır. Bunlar Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’nin fetvalarıdır. Kanuni bu davranışıyla, “Ne yaptımsa fetvayla yaptım. Kabirde tedvin ettiğim (derlediğim) kanunlardan sorguya çekilirsem şahit olarak bunları göstereceğim ve Allah’ın huzuruna öyle çıkıyorum” demek istemektedir. Bu hadiseye bizzat şahit olan Ebussuud Efendi’nin gözyaşları içinde söylediği şu sözlerse ayrı bir ibret vesikasıdır: “Padişahım sen kendini kurtardın, bakalım bu fakir ne yapacak!”