“Ey şükrü bırakıp şekvaya giren hasta! Şekva bir haktan gelir. Senin bir hakkın zayi olmamış ki şekva ediyorsun. Belki senin üstünde hak olan çok şükürler var, yapmadın. Cenâb-ı Hakkın hakkını vermeden, haksız bir surette hak istiyorsun gibi şekva ediyorsun. Sen kendinden yukarı mertebelerdeki sıhhatli olanlara bakıp şekva edemezsin. Belki sen, kendinden sıhhat noktasında aşağı derecelerde bulunan biçare hastalara bakıp şükretmekle mükellefsin.”
İnsan bu dünyaya öğrenerek, olgunlaşma ve mükemmelleşme programı çerçevesinde, verilen ömür sermayesi süresince gönderilmiştir. Mükemmelleşme yolculuğunda, hayat boyu karşılaşacağı her hal ve olay, insan için bir imtihan vesilesidir. Küçük-büyük, kolay veya çok zor problem ve sorunlarla karşılaşması, imtihanın gereklerindendir. Bazı hallerin, kendi eliyle hazırladığı ve tercihini o yönde kullanmasıyla kayıt altına alındığı gibi, Cenab-ı Hakk’ın hastalık ve musibetlerle, kader-i ilâhînin hikmetler programı dairesinde, bir imtihan sırrı olabilmektedir. Belki de, yerine getiremediği şükürler veya işlenen büyük kusurların affedilmesine vesile olabileceği gibi, manevî derecesinin yükseltilmesi hikmetlerine dayalı olabilmektedir.
Derin sır ve hikmetlerden kaynaklanan musibet ve hastalık imtihanında, kader-i ilâhîyi suçlar mahiyette., “Bu hastalık, bu belâ neden beni buldu?” diye itiraz edilerek, uzun uzun şikayetlerde bulunulmasına, insanın hiçbir hakkı bulunmamaktadır. İmtihan makamına neden, niçin içerikli soru ve itirazlar, yaşanacak süreçleri daha da zorlaştıracaktır. Hastalık elem ve sıkıntılarını yaşayan hastanın, psikolojik yönden rahatlayabilmesi ve tedavi sürecinin başarıyla sürdürülebilmesi için, pozitif duygularla EMPATİ KURMANIN sonuçları sevindirici olacaktır. Başka hastaların durumuna bakarak, şikayetçi olmanın, şifa ümidini azaltacağı gibi keder ve mutsuzluğunu da arttıracaktır. Halbuki kuracağı empatide, kendi durumundan daha zor haldeki hastaların yaşam kalitesini görerek, kendi haline ŞÜKÜR ve TEVEKKÜL ile razı olması, manevî huzur desteği olabileceği gibi, tedavi sürecine de, zihin telkinleri yoluyla pozitif katkılar sağlayacaktır.
Hastalıklar karşısında elem ve sıkıntılardan bunalan insanın, tıbbî tedavinin yanında RUH-BEDEN birlikteliğinde, zihin yoluyla manevî telkinler desteğinde, kendini OTO-MOTİVASYON diyebileceğimiz bir yolla güçlendirmesi, tedaviye destek sağlayacaktır. Zira, çağımızda hastalıkların en büyük nedeni, ne yazık ki; STRSLE BAĞLANTILI olduğu bilinen bir gerçektir. Değerli fikir ve uygulamalarından faydalanabileceğimiz, ruhsal eğitmen DEBBİE SHAPİRO diyor ki, “Beden ve zihin birbirlerinden bağımsız hareket eden iki ayrı sistem değil, hem içsel, hem dışsal etkenlere tepki veren tümleşik bir bütündür. Düşüncelerimiz ve hislerimiz fiziksel sağlığımıza doğrudan etki eder. Aynı şekilde bedenimizde yaşananlar da, zihinsel ve duygusal durumumuzu etkiler. Bu ikisini birbirinden ayırmamız, bir bütün olarak VARLIĞIMIZI ANLAYABİLME fırsatını tepmemize yol açar.” (1)
Hayatı boyunca, ikrâm-ı ilâhînin sonsuz nimetleriyle sevindirilen insan, şükür vazifesini hakkıyla yerine getiremediği halde, kısa bir süre yaşayacağı bir hastalık sıkıntısı için, yüksek sesle itiraz etmesi, kulluk edebine de uygun bir davranış değildir. Zira, mülk sahibi mülkünde dilediği gibi tasarruf edebilir. Hastalıklara iman penceresinden bakıldığında, tedavi olup, şifa yollarını araştırmakla birlikte, teslimiyet-tevekkül, rıza ve şükür dairesi içinde: “O sabredenler ki, başlarına bir musibet geldiğinde,” Biz Allah’ın kullarıyız; sonunda yine O’na döneceğiz” derler. (Bakara-156) İlâhî tesellisiyle, vazifesi bitince gidecek olan hastalığına sabrederek, Cenab-ı Hakk’ın (cc) şifa hazinelerinden sağlık ve huzur dilemektir.
SAĞLICAKLA KALIN.
Dipnotlar:
1) Debbie SHAPİRO, Zihin Gücüyle İyileşme, s.37, Yakamoz Yayınları 2010