2024’den 2025’e devredilen tartışmalardan biri de “asgarî ücret” meselesi oldu. İlan edilen asgarî ücret kimseyi memnun etmedi. İktidar kanadı belirlenen miktarı savunmaya çalışsa da, ekseriyet hal ve gidişten memnun değil.
Elbette esas mesele asgarî ücretin azlığıyla sınırlı değil. İnsanca yaşamak için; belirlenen bu miktarın iki katı verilse bile yine sıkıntılar sona ermez. Çünkü yıllardan beri devam eden bir ‘satın almada erime süreci’ yaşandı.
Esas mesele, problemin kaynağının sadece ‘para ve ekonomik durum’ olduğunu kabulle başlıyor. Oysa çok sayıda uzmanın da ifade ettiği üzere ekonomiyi düzeltmek için işe “hak, hukuk ve adalet”i düzeltmekle başlamak gerekir.
Düşük “asgarî ücret”e haklı olarak itiraz edenlerin belki yüz katının, “asgarî adalet”e, yani adaletsiz uygulamalara itiraz etmesi icap etmez miydi? Hal ve gidişe bakıldığında ekonomik uygulamalara, yüksek enflasyona ve düşük maaşlara itiraz edildiği halde “düşük adalet”e, “adaletsizliklere” itiraz edenlerin sesleri duyulmuyor.
Üstelik, adalet sisteminde arızalar olduğunu hatırlatanlara, “Nerede adaletsizlik var ki? Bakın, koca ‘adalet sarayları’ hizmete sunuldu. Duruşmalar yapılıyor, sistem işliyor” diyenler çok. Evet belki ‘kira anlaşmazlığı’nı neticeye bağlarken sistem iyi işliyor; ama siyasî konularda da adalet sisteminin hassas işlediğini kim söyleyebilir? Gerçi geçen gün medyada yer alan bir habere göre bir tapu davası 71 yıl sonra hükme bağlanmış. 71 yıl süren bir davayı düşünün... (Manisa’nın Alaşehir ilçesinde 71 yıl süren 30 hakim gören dava sonuçlandı. AA, 25 Aralık 2024) Demek ki siyasi olmayan davalarda bile adalet geç tecelli ediyor.
Çok yakın zamanda duyulan bir haber şöyle: “Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminde Acıbadem’deki Türk Telekom binası işgaline ilişkin müebbet hapis cezasına çarptırılan 31 er hakkındaki kararları bozarak, tahliyelerine karar verdi.” (Anadolu Ajansı, 25 Aralık 2024)
Düşünün, müebbet hapis cezası verilen bir dâvâda, sonraki incelemelerde tahliye kararı veriliyor. Elbette bu tek örnek değil. Bunun gibi onlarca, belki yüzlerce hadise yaşanıyor. Bütün bunlar adalet sisteminin sıkıntılarını akla getirmiyor mu?
Başta muhalefet partileri olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşları, sendika, dernek ve vakıflar ‘asgarî ücret’e itiraz ettiklerinden yüz kat daha yüksek sesle iktidarın Türkiye için layık gördüğü “asgarî adalet”e itiraz etmeleri icap eder.
“Asgarî ücret”e layık görülen milyonlar esas meselenin “asgarî adalet uygulaması” olduğunu görmeli ve hep birlikte adaletsizliğe itiraz edilmelidir. Asgarî adalet sona ererse ‘asgarî ücret’ de insanları tatmin edecek seviyeye ulaşır. Hak, hukuk ve adalet yolu açılsın ve Türkiye’nin mahkum edildiği “asgarî adalet” sona ersin vesselam.