"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adalet tecelli etse...

Faruk ÇAKIR
21 Aralık 2014, Pazar
Hukuk sisteminin arızalı olduğu ve gerçek hukuk sisteminin arızalı olduğu ve gerçek anlamda adaletin tecelli etmediği yönündeki tesbitler bu güne ait şikâyetler değil. Avukatlardan hâkimlere, siyasetçilerden adalet bakanlarına kadar pek çok kişi ve pek çok zaman bu noktada şikâyetlerini dile getirmiştir.

Hatta, 1998-1999 Adalet Yılı Açış Konuşması yapan (dönemin) Yargıtay Birinci Başkanı, “Bilinmelidir ki; vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışan hâkimin kararının tam ve en sağlıklı olacağını düşünmek, insan aklına ve doğasına ters düşer” demiştir. (Bakınız: http://www.yargitay.gov.tr/belgeler/site/acilisKonusma/1998-1999.pdf)

Bu tesbit, hukuk sistemindeki sıkıntıların ciddî olduğunu göstermesi bakımından da dikkat çekicidir. Dolayısıyla hiç kimse, “Hukuk sisteminde sıkıntı yok. Her şey yerli yerinde. Onlarca, yüzlerce ‘adalet sarayı’ yaptık, problemleri hallettik” demesin. Onun yerine, “Sıkıntılar var, ama el birliği içe bu sıkıntıları aşalım, adaletin tecelli etmesi için hep birlikte çalışalım” denilsin. Baktığımızda, hak, hukuk ve adaletin tecelli etmesinden ziyade, “Ben mağdur olmasam, gerisi mühim değil” anlayışının öne çıktığı görülüyor. Oysa, gerçek adaletin tecelli etmesinde hepimizin mefaati var. Başka türlü ‘mülk’ ayakta durabilir mi?

Yasama, yargı ve yürütmenin yanında ‘dördüncü kuvvet’ olarak isimlendirilen medyanın da adaletin tecellisi noktasında üzerine düşen görevi yerine getirmek yerine abartılı haberlere imza attığı görülüyor. Başka operasyon günlerinde olduğu gibi, şimdi de bazıları daha mahkemeye çıkarılmadan sehpaya gönderiliyor. “Niçin böyle?” diye sorulduğunda, “Eskiden de böyle olmuştu. Filancı da medya tarafından haksızlığa uğramıştı” deniliyor. “Eski hata”lar, “yeni hata”ları savunmak için kullanılabilir mi? Doğrusu, geçmişte ve günümüzde insanları peşinen mahkûm edenlere itiraz etmek değil mi?

Türkiye’yi idare edenlerin bu noktalara özellikle dikkat etmesinde fayda var. Son günlerdeki haberlere bakıldığında, “Eskiden abartma ve medya linci yapılıyordu, şimdi yapılmıyor. Her şey hukuk içinde kalınarak yürüyor” sözü bir anlam ifade eder mi? Kaç kişi manşetlerden suçlu ilân edildi? Ve ne gariptir ki, son bir yılda suçlu ilân edilenlerin pek çoğunun, son operasyonda ifadelerine bile müracaat edilmedi. Bu yapılan medya linci değil de nedir? İddiaları, ispatlanmış gerçekler gibi manşetlere taşımakla hakikî adalet tecelli edebilir mi? “Örgüt lideri/ Görüldüğü yerde yakalanacak” başlıkları sadece ‘haber verme’ midir? Ya da, “(hakkında) Dâvâ açılırsa 767 yıla varan bir ceza istenmesi gündeme gelebilir” ‘bilgi’si sadece bilgi midir?

Abartılı haberden dolayı elbette önce medya sorumludur, ama en az onun kadar ve belki de daha fazla Türkiye’yi idare edenler sorumludur. Çoğu zaman meydanlarda ve salonlardaki konuşmalarıyla insanları suçlu ilân etmekten çekinmeyen bu yöneticiler, medyanın yanlışlarını da alevlendiriyorlar.

Hukuk ve adalet hepimize lazım. “Şeriatın kestiği parmak acımaz” kanaatinin hâkim olmadığı bir adalet ve hukuk sistemi ülkemize huzur getirmez. El birliği ile bunu temin etmeye gayret edelim.

Mahkemeler adaletsiz karar verme yerleri olmadığı gibi, meydanlar ve salonlar da insanların mahkûm edildiği mahkeme salonları değildir ve olmamalıdır!

Okunma Sayısı: 2164
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı